Gazeteciler ve protestocular 31 Ekim 2017 günü bir İstanbul mahkemesinin önünde pankartlarıyla aralarında Türkiyeli muhabir Ahmet Şık'ın da bulunduğu hapis meslektaşlarının serbest bırakılmalarını talep ediyorlar. Türkiye 2017 yılında en çok gazeteci hapseden ülkeydi. (AP/Lefteris Pitarakis)
Gazeteciler ve protestocular 31 Ekim 2017 günü bir İstanbul mahkemesinin önünde pankartlarıyla aralarında Türkiyeli muhabir Ahmet Şık'ın da bulunduğu hapis meslektaşlarının serbest bırakılmalarını talep ediyorlar. Türkiye 2017 yılında en çok gazeteci hapseden ülkeydi. (AP/Lefteris Pitarakis)

Türkiye, Çin ve Mısır için baskıcılığın bedeli ucuz, rekor sayıda gazeteci hapiste

ABD ve diğer Batı güçlerinin dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkeleri Türkiye, Çin ve Mısır’a basın özgürlüğü üzerindeki kara bulutların dağıtılması için baskı yapmada başarısız olmaları sonucunda gazetecilik çalışmalarından dolayı hapsedilen gazetecilerin sayısında iki yıl üst üste tarihi rekorlar saptandı. Elana Beiser’ın hazırladığı özel CPJ raporu

13 Aralık 2017 tarihinde yayımlandı

Dünya çapında hapisteki gazetecilerin sayısı 2017 yılında yeni bir rekor kırdı ve mesleki faaliyetleri yüzünden hapsedilen gazetecilerin yarısından çoğu iki yıl üst üste yine Türkiye, Çin ve Mısır’da bulunuyor. Bu işleyiş, uluslararası toplumun küresel bir kriz yaşayan basın özgürlüğü sorununa müdahale etmekte ne yazık ki başarısız olduğuna işaret ediyor.

Baskıcı ülkeleri otoriter tutumları yüzünden yalnız bırakmak şöyle dursun, Amerika Birleşik Devletleri özellikle Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ve Çin Devlet Başkanı Xi Jinping gibi liderler ile samimiyeti artırdı. Aynı zamanda, Başkan Donald Trump’ın milliyetçi retoriği, İslami aşırılıkçılığa dair saplantısı ve eleştirel medyayı “yalan haberci” diye damgalamaktaki ısrarı böyle liderlerin gazeteci hapsetmek için önlerini açan suçlamalar ve hükümlerin çerçevesini güçlendirmekte. Dünya çapında hapis gazetecilerin neredeyse dörtte üçü devlete karşı işlenen suçlar nedeniyle cezaevlerinde; pek çoğu geniş kapsamlı ve muğlak terörle mücadele kanunları ile yargılanıyorlar. “Yalan haber” nedeniyle hapsedilenlerin toplamı ise, düşük bir sayı olsa dahi, 21 kişiye yükselerek rekor kırdı.

CPJ’in yıllık hapishane sayımında dünya çapında gazetecilik çalışmaları nedeniyle hapsedilmiş 262 gazeteci saptandı; böylece geçen seneki tarihi rekor olan 259 bir kere daha aşılmış oldu. En çok gazeteci hapseden ilk üç ülke, toplamın %51’ine denk gelen 134 kişiyi cezaevlerinde tutuyor. CPJ 1990’lı yılların başından beri hapisteki gazetecilerin sayısına dair yıllık araştırmalar yapıyor.

2017 yılında bazı gazeteciler serbest bırakılmış olsa da, geçen yıl 81 gazeteciyi parmaklıklar arkasında tutan Türkiye bu sefer de 73 kişi ile üst üste ikinci yıl dünyanın en çok gazeteci hapseden ülkesi oldu. Düzinelerce gazeteci hala mahkemelerde yargılanıyor ve sıklıkla yeni tutuklamalar gerçekleşiyor. Türkiye kapsamında incelenen çok sayıdaki diğer vakalarda CPJ gazetecilik faaliyetine dair bağlantı kuramadı. Farklı metodoloji uygulayan diğer basın özgürlüğü grupları daha yüksek sayılara sahipler. CPJ’in Türkiye’de mesleki faaliyetten dolayı tutuklandığını veya mahkum olduğunu tespit ettiği gazetecilerin tamamı, geçen yıl da olduğu üzere, devlete karşı işlenen suçlar kapsamında yargılanıyorlar.

2016 yılının ilk aylarında başlayan Türkiye basınına yönelik operasyonlar Temmuz ayındaki başarısız darbe girişiminin (hükumetin iddiasına göre sürgündeki vaiz Fethullah Gülen tarafından yönetilen bir terör örgütü fail) ardından hız kazandı ve 2017 yılında da bu şekilde devam etti. Yetkililer bazı gazetecileri sadece Bylock adında bir mesaj uygulamasını kullanıkları iddiası ve Gülencilerin olduğu söylenen kurumlarda banka hesaplarının olması üzerinden terörist faaliyet ile suçladılar.

Erdoğan’ın iktidardaki partisi AKP’nin birkaç yıl öncesine dek Gülen’in hareketi ile müttefik olması sayesinde basına yönelik operasyonlar bazen absürt sonuçlar verdiler. Örneğin, tanınmış gazeteci Ahmet Şık Nisan ayında altı yıl süren ve sanıkların Gülen bağlantılı polisler ve adli yetkililer tarafından mağdur edildiklerini söylediği bir davanın ardından terör suçlamalarından beraat etti. Ancak Şık halen hapiste çünkü Gülen ile bağlantılı olduğuna dair yeni terörizm suçlamalarıyla karşı karşıya. Bu arada ilk davayla alakalı çok sayıda polis memuru, savcı ve hakim kendilerini terörist faaliyetle suçlanır halde buldular. Şık bu çelişkiye Temmuz ayındaki uzun mahkeme savunmasında değinmiş, “Türkiye’de yargının kimi mensupları, bizatihi adaletin mezar kazıcıları olmuşlardır.” demişti.

Diğer vakalar da Türkiyeli yetkililerin sert sansür taktiklerini açıkça gözler önüne serdi. 31 Mart tarihinde bir İstanbul mahkemesi darbe girişiminin ardından tutuklanan en az 19 gazeteciyi tutuksuz yargılanmak üzere serbest bıraktı ancak savcılığın müdahalesiyle gazeteciler daha hapishaneden çıkmadan yeniden tutuklandılar. Tutuksuz yargılama kararı veren yargıçlar görevden alındı.

Görünen o ki, baskıcı taktiklerin Erdoğan hükumetine maliyeti, pek az oldu. Nisan ayında ülkenin parlamenter rejimini ortadan kaldıracak ve kendisine çok geniş yetkiler sağlayacak bir referandumu az farkla kazandı (muhalefetin usule dair itirazlarına aldırış edilmedi). Uluslararası sahnede Alman Şansölyesi Angela Merkel defalarca Türk – Alman çifte vatandaşı, Alman gazetesi Die Welt için çalışan ve14 Şubat tarihinden beri iddianamesiz hapiste tutulan gazeteci Deniz Yücel’in serbest bırakılması için çağrıda bulundu. Ancak NATO üyelerinin elleri Türkiye’nin Suriyeli sığınmacıları barındırmaktaki rolü ve diğer işbirliği anlaşmalarından dolayı bağlı. Bu esnada Trump Mayıs ayında Erdoğan’ı Beyaz Saray’da ağırladı ve daha yakın bir zaman önce onu bir dost olarak övdü.

Çin Devlet Başkanı Xi de global durşunun keyfini çıkaranlardan. Çin’de parmaklıklar ardındaki gazetecilerin sayısı geçen yıl 38 iken, 41’e yükseldi. Kasım ayında Pekin’i ziyaret eden Trump, gazeteciler, aktivistler ve avukatların tutuklandığı süregelen operasyonlara rağmen insan haklarına dair kamusal alanda hiçbir yorum yapmadı. Çin’in komşusu Kuzey Kore ile ABD ilişkilerinin gergin olduğu bir ortamda Trump, Pekin ile ticaret ilişkilerini yeniden gözden geçirmeye hevesliydi. New York Times‘ta yazdığına göre: “Trump rollerin değişitiğinin sinyalini verir gibi göründü: artık Amerika Birleşik Devletleri’nin Çin’in yardımına daha çok ihtiyacı olabilir.”

Bu ziyaretten kısa süre önce Xi Komünist Parti Kongresi’nde adını bir halef olmaksızın anayasaya yazdırarak iktidarını sağlamlaştırmıştı. Konuya dair haberlere bakılırsa, uzmanlar insan hakları alanında ilerleme beklemiyorlar.

Bu arada, Nobel Ödülü sahibi Liu Xiaobo‘nun Temmuz ayında, hapisten sağlık gerekçesiyle tahliye edildikten bir ay sonra, bir Çin hastanesinde karaciğer kanserinden ölmesi hapisteyken gerekli bakımı görüp görmediğine dair şüphe yarattı. Çin, serbest kaldıktan sonra tedavi için yurtdışına gitmek isteyen Liu’nun talebini reddetmişti. Yazar Yang Tongyan Kasım ayında benzer koşullar altında öldü; ciddi bir beyin tümörü nedeniyle tahliye edildikten kısa süre sonra. Avukatının CPJ’e ilettiğine göre, böbrek hastası olmasına karşın yetkililerin özel diyetini ve tıbbi tedavisini engelledikleri Huang Qi de sağlık sorunları yaşıyor.

Mısır’da geçen yıldan bu yana sayıları 25’ten 20’ye düşen hapisteki gazetecilerin yarısından çoğunun da sağlık sorunları var. Shawkan olarak da bilinen fotoğrafçı Mahmut Ebu Zeyd bunlardan biri; Mısır güvenlik güçlerinin şiddet kullanarak dağıttığı protestoları görüntülerken tutuklandı ve dört yıldır mahkemeye çıkmadan hapiste tutuluyor. CPJ araştırmasına göre o ve 738 diğer şüpheliye yöneltilen suçlamalar: silah bulundurma, yasadışı toplanma, cinayete teşebbüs ve cinayet. Shawkan’ın kansızlık hastalığı var ve kan nakilleri yaptırması gerekiyor ancak ailesinin söylediğine göre hastanede tedavi olma talebi reddediliyor. Mısır hapishanelerindeki 20 gazeteciden 12’si herhangi bir suçtan mahkum olmadı veya hüküm giymedi.

Gazetecilerin uzun tutukluluklarla karşılaştığı Mısır’da Başkan Abdülfettah el Sisi şiddetli aşırılıkçılık ile yüksek işsizlik oranlarıyla mücadele ediyor ve Washington ile Kahire güvenlik alanında sıkı işbirliği içindeler. Nisan ayında Trump ile Beyaz Saray’da bir araya gelen Sisi, hemen ardından hükumetine gaddar bir terörle mücadele kanunu hazırlatarak basına yönelik operasyonları daha da ileri götürdü: ilgili haberlere göre bu kanun, başka şeylerin yanı sıra, yetkililere terörizm suçlamalarından beraat etmiş gazetecileri bir terör gözlem listesine alarak mali ve diğer haklarını kısıtlama yetkisi verdi.

Türkiye’de olduğu gibi Mısır ve Çin’de de en yaygın suçlama açık arayla devlete karşı işlenen suçlar. Dünya çapında devlete karşı işlenen suçlar nedeniyle hapiste 194 gazeteci var; toplama oranı %74. CPJ’in bulguları hükumetlerin dünya genelinde geniş kapsamlı ve muğlak yazılmış terörizm kanunları ile eleştirel gazetecileri susturduğunu gösteriyor. Kanuni hükümler sıklıkla terörist faaliyet üzerine haber yapmayı onu onamakla bağdaştırıyorlar.

Dünya genelinde 35 gazeteci haklarında bilinen herhangi bir suçlama olmaksızın hapisteler. Bazı ülkelerde hukuksuzluk düzeyi öyle bir bilgi boşluğu yaratıyor ki, CPJ’in bir gazetecinin neden hapse girdiği, sağlık sorunlarının olup olmadığı, hatta bazen hayatta olup olmadığını tespit etmesi imkansızlaşıyor. Eritre ve Suriye gibi yerlerde en son devlet yetkililerinin elinde oldukları bilinen bazı gazetecilerden yıllardır haber alınamıyor. Suriye devletinin cezaevlerindeki yedi gazetecinin hepsi en az dört yıldır oradalar; işkence gördüklerine veya infaz edildiklerine dair doğrulanamayan iddialar var. CPJ bu gazetecileri nerede oldukları ve sıhhatleri konusunda devletlerin hesap vermelerini sağlamak için sayıma katıyor.

Ancak, bir hükumet değişikliği CPJ’in gazetecinin durumunu yeniden değerlendirmesine yol açabilir. Gambiya’da, uzun iktidarının ardından 2016 yılının Aralık ayında devrilen lider Yahya Jammeh’in yerine gelen Başkan Adama Barrow’un hükumeti, 2006 yılında tutuklanan ancak 2008 yılından beri kendisinden haber alınamayan muhabir Chief Ebrima Manneh‘a ne olduğunu bulma niyeti sergiledi. Jammeh ve yetkilileri gazetecinin durumuna dair yıllar içinde muğlak ve birbiriyle çelişkili açıklamalar yapmışlardı. Ailesinin beklentilerine uygun olarak, CPJ bu yıl Manneh’i hapisteki gazeteciler sayımından çıkarıp mesleki faaliyetlerinden dolayı öldürülen gazeteciler listesine aldı.

CPJ’in diğer bulgularından bazıları:

* Hapisteki gazeteciler %97 oranında o ülkenin vatandaşı.

* Dünya çapında hapis gazeteciler arasında 22 kadın var; oran olarak %8.

* Serbest çalışan gazeteciler olarak bakınca 75 vaka var; veya %29

* Haber yapması en tehlikeli alan politika; hapistekilerin %87’si bu alandan. Pekçok gazeteci birden çok alanda çalışıyor.

* Geçen yıl olmayıp da bu yıl hapishane sayımına giren ülkeler: Cezayir, Kamboçya, Demokratik Kongo Cumhuriyeti, Ekvador, Ekvator Ginesi, Guatemala, Irak, Fas, Nijer, Pakistan, Kongo Cumhuriyeti, Somali, Uganda ve Ukrayna.

Hapishane sayımı sadece devletler tarafından hapsedilmiş gazetecileri kapsar ve kayıp ya da CPJ’in Husiler olarak da bilinen Ansar Allah hareketi tarafından alıkonulduklarına inandığı çok sayıdaki Yemenli gazeteci gibi rehin alma vakalarını kapsamaz. Bu vakalar “kayıp” veya “kaçırılmış” başlıkları altında izlenir.

CPJ gazetecileri yazılı basın, fotoğrafçılık, radyo, televizyon ve İnternet dahil medyada haber yapan veya sosyal konularda yorum yapan insanlar olarak tanımlıyor. CPJ yıllık hapishane sayımında sadece mesleki faaliyetlerinden dolayı hapsedildiklerini kesinleştirdiği gazetecilere yer veriyor.

CPJ gazetecilerin mesleklerinden dolayı hapsedilmemeleri gerektiğine inanıyor. Geçen yıl, CPJ’in müdafi çabaları en az 67 gazetecinin erken serbest bırakılmasını sağladı.

CPJ’in listesi 1 Aralık 2017 günü 12.01 AM itibariyle hapiste olanların resmidir. Yıl içerisinde hapsedilen ve salınan gazetecileri içermez; bu vakalara dair bilgi cpj.org adresinde bulunabilir. CPJ listesindeki gazeteciler CPJ salındıklarını veya hapiste öldüklerini makul şekilde kesinleştirmedikçe listede kalırlar.

Elana Beiser Gazetecileri Koruma Komitesi’nin yayın yönetmenidir. Daha önce editör olarak Dow Jones Newswires ve The Wall Street Journal için New York, Londra, Brüksel ve Hong Kong’da çalışmıştır.