Bir milyon yıl düşünsem vatanımda Amerikalı gazeteciler için özgürlük ve güvenlik isteyeceğim aklıma gelmezdi. ABD başkanlığı için yürüttüğü kampanyanın düşmanca retoriğine karşın Donald Trump'ın başkan seçildikten sonra basına yaklaşımını değiştireceğini düşünüyordum.
Yevgeny Zamyatin'in şaşırtıcı derecede orijinal 1920'ler Rus romanı Biz, zamandaşı İngilizce dilinde yazılan Cesur Yeni Dünya ve 1984'e kıyasla çok daha az okunuyor. Ancak belli ki George Orwell 1984'ü yaratırken Zamyatin'in kitabının farkındaydı ve ondan esinlendi. İthaflar apaçık: yalnız bir kahraman yaşadığı toplum içerisinde kendini tanımlamakta zorlanır; bir devlet ve onun gizemli kült liderinin mahremiyeti, bilgiyi ve düşünceleri kontrol etmesi; aşkın yasak olması ve özgürlüğün kategorik olarak reddedilmesi; görünürde temiz ve mekanize bir toplumun arkasında gizlenen gücün şiddet ve vahşeti; sık kullanılan kelimelerin yeniden tanımlanması ve propagandanın günlük hayat içerisinde sürekliliği; ve nihayetinde efsaneler ve yalanların uğruna gerçekliği reddediş.
Avrupalı gazetecilerin sinirleri gergin. Fransız mizah dergisi Charlie Hebdo'ya 7 Ocak 2015 günü gerçekleştirilen saldırıda sekiz meslektaş vahşice infaz edildiğinden beri aşırılıkçılıkların menzilinde oldukları algısını edindiler.
Türkiye'de 15 Temmuz 2016 günü başarısızlıkla sonuçlanan kanlı darbe ve ardından gelen acımasız baskı ortamı ülkenin büyüyen demokrasi krizinin vasiyetidir. Gazeteciler ve bağımsız medya kurumlarının özgür ve açık bir toplumdan ziyade elitlerin çıkarlarına hizmet etmeyi seçen bir hükumetten yoğun adli baskı görmekte oldukları halde bu kriz yıllardır gelişiyor olsa dahi, yakın zamanlardaki gelişmeler yeni bir ölümcül tehlikenin varlığını gösteriyor: ülkenin ana akım medyasının kendi kendini iğdiş ederek boyun eğme ve hatta suç ortağı olma durumu ve objektif haber takibinin sindirilmesi.
Donald Trump'ın başka alanlardaki hükumet etmek anlayışına dair de olduğu üzere, Amerikan medyasına antipatisinin "eşi görülmemiş" diye tanımlanmasını çok sık görüyoruz.
“Evet... çok ileri gittim” dedi; ki, bu pek çok bakımdan durumu hafife almak sayılır.
Bu İnternet troll'ünün kadın bir yazar hakkında yazdığı Twitter yorumlarının arasında şunlar bulunuyordu:
“Güzel kıçına tecavüz et.”
“Seni bulacağım.”
“Polis hiçbir şey yapmayacak.”
Ancak takma bir isim kullanırsa (ona Jim diyeceğiz) röportaj vermeyi kabul eden bu adam başlangıçta kimseyi tehdit etmek istemediğini söyledi. Yine de birinin böyle sözleri kamusal bir alanda bir başkası hakkında sarf etmesine inanmak zor; hem de bu kişi bir yabancıysa.
İnternet'te seslerin çokluğu demokrasi için iyidir, fakat bir grup en dehşet verici şekillerde saldırıya maruz kaldı. Tüm dünyada tecavüz tehdidi, fiziksel şiddet ve rahatsız edici görüntüler kadın gazetecilerin e-postalarında ve sosyal medya platformlarında kendisini gösteriyor. Gazetecilerin İnternet'te taciz edilmesi yeni bir şey olmasa da, haberlere değerli katkılar yapan pek çok kadın gazeteci için özel bir kaygı konusu ve özgür ifadeyi caydırıcı bir hâl aldı. Pek çoğuyla çalışma ayrıcalığına sahip oldum.
Hapisteki arkadaşların hakkında yazmak garip bir his. Sen hava alırken, sokaklarda yürürken, çalışmaya devam ederken arkadaşların bunları yapamıyor; nasıl bir arkadaş olduğunu düşünüyorsun. Neden bu ayrıcalığı hak ediyorsun?
Do you believe the free flow of information must be protected? Sign the #RightToReport petition and demand that President Obama immediately:
1. Issue a presidential policy directive prohibiting the hacking and surveillance of journalists and media organizations.
2. Limit aggressive prosecutions that ensnare journalists and intimidate whistleblowers.
3. Prevent the harassment of journalists at the U.S. border.
Or click here to see the full petition, and join leading journalists like Christiane Amanpour, The Guardian’s Alan Rusbridger, Editor of the AP Kathleen Carroll, and Arianna Huffington in signing on.