Taciz edildi ve hapsedildi

Hapisteki arkadaşların hakkında yazmak garip bir his. Sen hava alırken, sokaklarda yürürken, çalışmaya devam ederken arkadaşların bunları yapamıyor; nasıl bir arkadaş olduğunu düşünüyorsun. Neden bu ayrıcalığı hak ediyorsun?

İçindekiler

Attacks on the Press book cover
Attacks on the Press book cover

Ama Azerbaycan’da özgürlüğün hali böyle; masum erkeler ve kadınlar (özellikle gazeteciler ve insan hakları savunucuları) şişirme iddialarla uzun süreliğine hapse atılıyorlar çünkü gerçeği bildirmeye çalışmışlardı. Hapisteki arkadaşlarımın (ne yazık ki çok var) hiçbiri suçlu değil. Onlar gerçeği söyleyen ve hükumeti karşılarına alan cesur insanlar. Yorulmaksızın Azerbaycan’ı daha iyi bir yer yapmak için uğraştılar.

Bunlardan biri de tanınmış araştırmacı gazeteci ve ABD devleti tarafından fonlanan özgür Avrupa Radyosu/Özgürlük Radyosu servisinin parçası olan Radyo Azadlik’te (2014’te hükumet tarafından kapatılan çok sayıdaki uluslararası organizasyondan biriydi) kısa bir süreliğine “İş Çıkışı” adlı günlük bir radyo programının sunucusu olan Khadja İsmayilova (soyadı bazen İsmayil diye yazılır). Kısa bir süreliğine radyo istasyonunun Bakü büro şefliğini de yaptı ve üç yıl boyunca Organize Suç ve Yolsuzluk Haberciliği Projesi’nin en önemli üyelerinden biriydi; ki bu proje Azerbaycan Cumhurbaşkanı İlham Aliyev ve diğer bazı hükumet yetkililerinin yolsuzluklarını açığa çıkarmıştı.

Aliyev, babası olan eski KGB generali Haydar Aliyev’in ardından, 2003 yılında cumhurbaşkanı seçildi. Serbest ve adil seçimler konusunda sicili kötü bir ülke için geçiş hızlı ve hatasız oldu. Pek çok uluslararası gözlemcinin hatalı bir seçim olduğunu söylediği seçimlerde İlham Aliyev %75.3 ile mutlak çoğunluk ile kazandı. İki dönem iktidardan sonra, 2009 yılında genç Aliyev ulusal bir referandum yöntemiyle cumhurbaşkanlığı dönem kısıtlamalarını kaldırmayı başardı ve 2013 yılında %84 oy oranıyla üçüncü kez seçildi.

Yazar da hapis gazeteci Khadija İsmayilova gibi onu Azerbaycan halkının gözünde küçük düşürecek çirkin bir kampanyanın hedefi oldu. (Anna Zamejc)
Yazar da hapis gazeteci Khadija İsmayilova gibi onu Azerbaycan halkının gözünde küçük düşürecek çirkin bir kampanyanın hedefi oldu. (Anna Zamejc)

Khadija İsmayilova 2010 yılından itibaren Azerbaycan yönetiminin en üst katlarında, özellikle de Aliyev’ler arasında yolsuzluğun detaylarını ortaya çıkardı: cumhurbaşkanının ailesine yakın şirketlerden gelen karlı iş anlaşmalarından, offshore şirketlerin işleyişine ve dedesinin adı verilmiş ergenlik çağındaki Haydar Aliyev de dahil olmak üzere aile üyelerinin sahip olduğu mal varlıklarına kadar.

İlk büyük araştırmacı gazetecilik haberinde İsmayilova, Aliyev’in Azerbaycan Havayolları (AZAL) ile bağlarını yazdı ki, kurum hizmet şubelerini özelleştirirken hükumetin Devlet Mallarını Özelleştirme Devlet Komitesi’ni baypas etmişti. İktidar ailesinin 2012 Eurovision şarkı yarışması için inşa edilen Kristal Salon’un inşaatından şahsi kazanç sağladığını ve çok karlı bir altın madeni arama ruhsatı aldıklarını da yazdı. 2014 yılında Aliyev’in kızları Arzu ve Leyla’nın ülkenin en büyük telefon şirketi olan Azercell ile bağlantılarını haberleştirdi. Ne hükumet ne de başkan ile ailesi bu iddiaları reddetmediler veya haberlere bir tepki vermediler.

İktidar ailesi özel hayatlarını gizli tutmalarıyla meşhur; bunun istisnası gazetecilerin zor sorular sormasının hoş karşılanmadığı gösterişli galalarda boy göstermek. Gelgelelim, araştırmacı haberciliğiyle güçlü kişileri rahatsız eden İsmayilova’ya özel hayat sahibi olma lüksü tanınmadı. Onu susturma çabaları 2012 yılında bir seks kasetinin İnternet’e koyulmasını da içeriyor. Söylediğine göre bunun ardından mahrem fotoğraflarını içeren bir tehdit mektubu aldı: “Uslu ol fahişe. Yoksa itibarsızlaştırılacaksın.” Aynı fotoğrafları içeren zarfların erkek arkadaşına, akrabalarına ve muhalif medya kuruluşlarına da gönderildiğini söyledi.

İnsan Hakları İzleme Örgütü’nden Giorgi Gogia, İsmayilova’ya örgütün 2015 Sıradışı Aktivizm için Alison Des Forges Ödülü’nü verirken, Müslümanların çoğunlukta olduğu muhafazakar bir ülkede seks kaseti yayımlamanın özellikle bir kadın için zararlı olabileceğini söyledi.; özellikle de namus cinayetinin geleneksel Azeri adetlerinden olduğu düşünülürse.

Azerbaycan’da cinsiyet odaklı saldırılar eleştirel medyayı susturmak için kullanılan pek çok mekanizmadan biri ve sadece kadınlara karşı kullanılmıyor. Erkekler de cinsellik konulu ifşaların hedefi oldular. Böyle saldırılar pek çok vakada hapse atılmanın habercisi oldular. Bazen taciz gazetecilerin yakınlarına dek uzanıyor; kimileri işlerinden ayrılmak zorunda kalıyorlar ya da meslekleri için aile fertlerini reddetmeye mecbur edildiklerini hissediyorlar.

Hem kadın hem de erkek başka gazeteciler de böyle taciz edildiyse de hapsedilen ilk kadın gazeteci İsmayilova oldu. İlk olarak 2014 yılının Aralık ayında bir adamı intihara teşvik etmek suçlamasıyla tutuklandı ki, insan hakları örgütleri genel olarak bu suçlamanın sahte olduğunu söyleyerek eleştiride bulundular ve sonradan da beraat etti. Dava öncesinde tutukluyken çok sayıda başka suçlamalar getirildi ki bunlar arasında rüşvetçilik ile vergi kaçakçılığı da vardı ve bu ikisinden mahkum oldu. 1 Eylül 2015 günü yedi buçuk yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bunlar olurken hükumet kadınlar ve diğer gazeteciler ve aktivistler üzerinde uyguladığı acımasız yöntemleri sıklaştırdı; bu iki grup Azerbaycan’da geleneksel olarak saygı görür. Azerbaycan’ın Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin başkanı olduğu sırada, 2014 yılında altı aylık bir sürede; bağımsız medya kurumları, sivil toplum kuruluşları, aktivist gençlik örgütleri ve muhalif gruplar için şartlar kötüleşti. Daha da kısıtlayıcı kanunlar yapıldıkça bazı sivil toplum örgütleri faaliyetlerine ara verdiler; önde gelen hak savunucuları gözaltına alındı; belli kişilere seyahat yasakları kondu ve pek çok örgütün banka hesapları (onlarla alakalı insanların hesaplarıyla beraber) donduruldu.

Önde gelen Azerbaycan aktivistlerinden ikisi olan Leyla Yunus ve kocası Arif Yunus 2015 yılının Ağustos ayında İsmayilova’nınkilere benzer suçlamalarla hapse atıldılar. BBC haberine göre sekiz buçuk yıl ve yedi yıllık cezalar aldılar. Leyla Yunus Aliyev’i açık sözlü ve sert şekilde eleştiriyor ve 1988 ile 1994 yılları boyunca süren bir toprak sorunu nedeniyle bozulan Azerbaycan ve Ermenistan ilişkilerinin düzeltilmesinden yana. Avukatının söylediğine göre, 60 yaşında narin bir kadın olan Leyla Yunus hatrı sayılır miktarda kilo kaybetti ve bir dizi sağlık sorunundan muzdarip.

Ve bir de benim hikayem var; beni Azerbaycan halkının gözünde küçük düşürmeye yönelik çirkin bir kampanya. Ermenistan ile ilişkilerin düzeltilmesini savunduğum için vatana ihanet etmiş miyim diye televizyonlarda tartışma programları yapıldı ve bazı medya kuruluşları beni bir Ermeni casusu ilan ettiler ve bir Türk-Ermeni medya kuruluşunda Ermenice yazarak Aliyev’in hükumetini itibarsızlaştırmaya çalıştığımı söylediler. Aslında, ben Azerbaycanlı bir gazeteci ve yorumcu olarak zaman zaman İstanbul’daki Türk-Ermeni gazetesi AGOS‘a Azerbaycan ile ilgili haberler ve olaylara dair yazıyordum (gerçekte Türkçe yazıyordum).

Ben de İsmayilova gibi bazı hükumet yanlısı gazeteciler tarafından fahişe diye damgalandım ve IRELI diye bilinen hükumet yanlısı bir gençlik grubu da benzer şekilde annemi bir fahişeyi doğurmuş olan fahişe diye tanımladı. Ölmüş babam bile beni susturma kampanyasında kullanıldı: sosyal medya ağlarında dönen bir çizgi filimde Ermeni cumhurbaşkanının kollarında gösterilmişim; yanında da mezarında utançtan yüzünü elleriyle kapatmış babamın karikatürü var. Facebook’ta beni yanlış tarif eden resimlerin altına binlerce kişi yorumlar yazdı; pek çok kullanıcı işlediğim iddia edilen suçlar yüzünden beni cezalandırmak için bana hayal edilemez şekillerde tecavüz etmekten, beni asmaktan bahsediyordu.

İsmayilova vakasındaki seks videosu ve Leyla Yunus vakasındaki vatana ihanet suçlamalarıyla olduğu gibi, ben de vatana ihanet iddiaları ve üzerinde “vatan haini” yazan fotoğraflarımın İnternet’e yüklenmesi ile meydan dayağı yemeden önce itibarsızlaştırılmalıydım.

Uluslararası örgüt İnsan Hakları Evi’ne göre benzer şekilde hedef alınan erkek gazetecilerden ikisi, Azadlig gazetesinin editörü ve yöneticisi Ganimat Zahid ve Azer Akhmedov oldular. Aynı grup ayrıca bir diğer erkek gazeteciyi “ taciz etmek için eşcinsel bir partneri olduğu iması yapıldı” saptamasında bulundu.

Hükumetin ve kendi adlarına hareket eden gruplar ve kişilerin tavırları böyleyken, İsmayilova çalışmalarının kendi adına tehlikeli sonuçlar verebileceğinin farkındaydı. Hükumet parmağı hiç bulunamadıysa dahi, bazı girişken gazeteciler bunun bedelini canlarıyla ödediler. Azerbaycan hükumetinin yolsuzluklarını afişe eden yerel bir derginin genel yayın yönetmeni Elmar Huseynov, 2005 yılında Bakü’de işten evine yürürken vurularak öldürüldü. Bir diğer gazeteci, Rafig Tagi, 2001’de evinin dışında bıçaklanarak öldürüldü. Muhabir Rasim Aliyev 2015’te ağır şekilde dövüldükten sonra bir hastanede öldü. Aliyev vakasında sorumlular tespit edilebildi ama diğer vakaların hiçbiri çözülmedi. Huseynov cinayetinden yıllar sonra “Muhteşem Azerbaycan” adlı bir film için röportaj yapılan İsmayilova kendimi biraz sorumlu hissettiğini söyledi. “İşini tek başına yapıyordu… Biz hepimiz bu kolay gazeteciliği yapıyorduk ve o ifşa etmeyi işini yapıyordu” dedi.

İsmayilova, Azerbaycan’da basına yönelik uzun zamandır süregelen saldırıların varlığı sebebiyle mahrem fotoğrafları ve tehdidi içeren paketi aldığında kötü hissettiğini ama şaşırmadığını söyledi. Cevabını kamuoyu önünde vermeyi seçti ki, ardından kaçınılmaz olarak gelecek kamusal utandırma saldırısı sebebiyle bunun kolay olmadığını söyledi. Önemlidir ki, ülkenin dindar kesiminden insanların da dahil olduğu pek çok Azerbaycanlı onu savundu ve İsmayilova inatçı gazeteciliğini sürürdü; ta ki hükumet son kartını oynayıp onu hapsedene dek.

O zamandan beri İsmayilova ile doğrudan temasım olmamasına karşı onu hapiste ziyaret eden annesi ve ortak arkadaşlar üzerinden haberleşiyoruz.

İsmayilova, Vaclav Havel’in bir sözünü yinelemeyi sever: değerler için kendini feda etmeye hazır olmayı içermiyorsa hayat yaşamaya değmez; o bu görüşe bağlı kaldı. Ama onun için bedeli ağır oldu. Ve biz gazeteciliğe devam edebilenler için dahi, ona ve onun gibilere olanlar ödenen ağır bir bedeldi.

Arzu Geybullayeva İstanbul’da yaşayan, Azerbaycan’daki insan hakları ihlallerini haberleştiren bir yazar.