Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Krizi

Ek I Hapisteki Gazeteciler

CPJaraştırması, 1 Ağustos 2012 tarihi itibariyle Türkiye’de 76 hapis gazeteci olduğunu tespit etmiştir. Hükümet delilleri ile diğer devlet arşivlerini inceleyerek savunma avukatları ile görüşen CPJ, tutuklulardan en az 61 tanesinin doğrudan gazetecilik çalışmalarından dolayı tutulduğu sonucuna varmıştır.

Diğer 15 davayı dikkatli bir incelemeye tabi tutan CPJ, kişilerin gazetecilik çalışmalarına doğrudan bir misilleme olarak tutulup tutulmadıklarını saptayamamıştır. Davaların birçoğunda kişilerin siyasal faaliyetleri delil olarak gösterilmiştir. Davaları incelemeye devam eden CPJ yeni bilgiler ışığında yeniden değerlendirmelerde bulunacaktır.

CPJ’nin Türkiye’deki tutuklu gazetecilerle ilgili önceki araştırmaları, Aralık 2011 örneğinde olduğu gibi çok daha az sayıda tutuklanma tespit etmişti. Doğrudan gazetecilik faaliyetlerinden dolayı tutuklanmış sekiz kişinin saptandığı 2011 araştırmasında diğer bağımsız tahminlerin çok altında tespitte bulunulması nedeniyle CPJ bazı gazeteciler ve basın özgürlüğü savunucuları tarafından eleştirilmiştir.

CPJ her dava için yakından inceleme olmaksızın uygun bir yargıya varılamadığını belirtmiştir. Türkiye’deki basının siyasi doğasından ötürü, gazetecilik ve akti­vizm arasındaki çizgiyi belirlemek güç olabilmektedir. Türkiye hukuk sisteminin özellikle terör ve isyana teşvik iddialarının olduğu davalarda çetrefilliği ve saydam olmaması da eşi benzeri olmayan bir güçlük yaratmaktadır.

2012 yılının başlarından beri teşkilat Türkiye’de yaşayan araştırmacılar öncülüğünde derinlemesine bir vaka bazlı inceleme üstlenmiştir. Bu araştırma 1 Ağustos 2012 tarihi itibariyle hapsedilmiş tüm gazeteciler üstüne aşağıdaki kısa raporları doğurdu. Bu raporlar iki bölümde gruplandırılmıştır: “Gazetecilik Faaliyetlerinden Dolayı Tutuklananlar” ve “Tutuklular: İncelenen Durumlar.”

Gazetecilik Faaliyetlerinden Dolayı Tutuklananlar

CPJ bu gazetecilerin doğrudan çalışmalarından dolayı hapsedildiklerini tespit etmiştir.

Hatice Duman, Atılım
Tutuklanma: 12 Nisan 2003

Yasadışı Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP)’nin üyesi olmak, propaganda yapmak ve “anayasal düzeni zor yoluyla ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek” gerekçesiyle müebbet hapis cezasına çarptırılan sosyalist haftalık gazete Atılım‘ın eski sahibi ve yazı işleri müdürü olan Duman, Kocaeli Gebze M Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Mahkumiyet kararı 2012 ortaları itibariyle Yargıtay’da bekliyordu.

Duman’ın MLKP gösterilerine katılımı ve gizli tanık ifadeleri yetkililerce delil olarak gösterilmiştir. Savunma avukatı Keleş Öztürk CPJ’ye müvekkilinin, Atılım iktidar politikalarıyla ters düştüğü için hedef alındığını ifade etmiştir.

Mustafa Gök, Ekmek ve Adalet
Tutuklanma: 19 Şubat 2004

‘Anayasal düzeni zorla değiştirmeye kalkışmak” iddiasıyla ömür boyu hapse mahkûm edilen Sol tandanslı Ekmek ve Adalet dergisi Ankara temsilcisi Gök, İstanbul Sincan F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Hakkında yasadışı Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C) üyeliği suçlamasıyla 5 ile 10 yıl arası ek hapis cezası karara bağlanmayı bekliyor.

Savunma avukatı Evrim Deniz Karataş CPJ’ye yaptığı açıklamada haber içeriği ve siyasi gösterilere katılımının Gök’ün aleyhine delil olarak kullanıldığını söyledi. Müvekkilinin politika ve insan haklarıyla ilgili haber yapmasının yanı sıra sosyalist düşüncesi nedeniyle de hedef alındığını belirten Karataş, Gök’ün görme bozukluğu ve dengesizliğe neden olan Wernicke-Korsakoff sendromu hastası olduğunu iletti.

Füsun Erdoğan, Özgür Radyo
Tutuklanma: 8 Eylül 2006

Sol çizgideki Özgür Radyo’nun eski genel yayın koordinatörü Erdoğan yasadışı Marksist Leninist Komünist Parti (MLKP) yöneticiliği suçlamasıyla Kocaeli T Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Hakkında müebbet hapis cezası istenen Erdoğan’ın radyo istasyonunun mal varlığını MLKP’ye destek için kullandığı iddiasında bulunuldu.

Gazetecinin kız kardeşi ve avukatı olan Zülfü Erdoğan’ın CPJ’ye yaptığı açıklamaya göre müvekkiline karşı kullanılan başlıca delil, MLKP üyelerinin adları ve kişisel bilgilerini içerdiği iddia edilen 40 sayfalık bir belge. Söz konusu belgenin doğruluğunu sorgulamaya açan Zülfü Erdoğan, belgenin müvekkilinin evinde veya ofisinde ele geçirilmediğini ve hiçbir delilin müvekkili ile bağlantılı olmadığını belirtti. Avukat, duruşmaların altı yıl sonra hükme bağlanacağını da ifade etti. Bu uzun süreç, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne taşınmış olan bir şikayetin de içeriğini oluşturuyor. Erdoğan’a karşı açılan davanın gazetecinin ve haber kanalının hükümete muhalif tavrı nedeniyle imal edildiğini söyleyen avukat, Erdoğan’ın tiroid rahatsızlığı çektiğini ve tıbbi yardıma ihtiyaç duyduğunu sözlerine ekledi.

Sedat Şenoğlu, Atılım
Bayram Namaz, Atılım
Tutuklanma: 8 Eylül 2006

Haftalık sosyalist gazete Atılım’ın eski genel yayın koordinatörü Şenoğlu ve köşe yazarı Namaz, tehlikeli madde bulundurmak, ruhsatsız silah bulundurmak, resmi belgede sahtecilik ve anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek iddialarıyla suçlandılar. Her ikisi de Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor.

Atılım, yasal bir örgüt olan Ezilenlerin Sosyalist Partisi (ESP)’ne bağlıdır. CPJ’ye konuşan sanık avukatı Gülizar Tuncer, devletin gazeteyi ve partiyi yasadışı MLKP’nin faaliyet alanı olarak gördüğünü söylüyor. İddianamede iki gazetecinin MLKP’nin 4. genel kongresinin düzenlendiği Aydın’ın Nazilli ilçesindeki bir evde, başkalarıyla beraber tutuklandığı belirtildi. Şenoğlu ve Namaz ise başka bir yerden alınıp oraya götürüldüklerini ifade ediyor.

Nazilli’deki evde ele geçirilen iki belgede Şenoğlu’nun isminin MLKP yöneticisi olarak geçtiği ve Atılım‘ın MLKP’ye ait silahlı eylemleri üstlenme bildirisini yayımladığı ileri sürüldü. İddianameye göre Namaz sahte kimlik kullanmış olup Namaz’a ait kimlikler Kayseri’deki bir MLKP evinde bulunmuştur. Namaz’a karşı delil olarak gösterilenler arasında 2005 yılında Kürtçe bir dergide bir MLKP konferansı hakkında yayınlanmış olan bir yazı da yer alıyor. Tuncer, yazının müvekkiline ait olmadığını belirtti.

Müvekkillerinin yıllardır polis gözetiminde çalıştığını belirten Tuncer, yasadışı bir örgütün üyeleri olarak gizli bir yaşam sürmelerinin mümkün olmadığını ifade etti. Hapisten yollanan ve bağımsız haber portalı Bianet‘te yayınlanan Mart 2012 tarihli bir mektupta Şenoğlu, suç kanıtı olarak gösterilen belgelerin polis tarafından imal edildiğini ve politik düşünceleri ile gazetecilik faaliyetlerinden ötürü cezalandırıldığını söylüyor.

Tuncer, Şenoğlu’nun benzer suçlardan yargılandığı başka bir davada 1997 yılında beraat ettiğini ifade etti.

Faysal Tunç, Dicle Haber Ajansı ve
Özgür Gündem
Tutuklanma: 5 Nisan 2007

Dicle Haber Ajansı ve Özgür Gündem gazetesi muhabiri Tunç, örgüt propagandası yapmak ve yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyesi olmak suçlamalarından altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırıldı. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın bir raporuna göre Tunç, 2011 yılında Rize Kalkandere L Tipi Cezaevi’ne aktarıldı.

Tunç’un avukatları da, PKK gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne karşı yürütülen soruşturma kapsamında tutuklandılar.

Tunç, Mart 2012’de bağımsız haber portal Bianet‘e mektup yollayarak yetkililerin kendisini haksız yere tutuklamak için komplo kurduğunu iddia etti. Nisan 2007’de şu anki Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’nin selefi Demokratik Toplum Partisi (DTP)’nin üyesi olduğunu düşündüğü bir kadına kalacak yer bulma konusunda yardım ettiğini söyledi. Kadını tanımadığını ve komploda piyon görevi gördüğünü düşünen Tunç, birkaç gün içinde terör örgütü üyesine yardım suçlamasıyla gözaltına alındığını belirtti.

Mustafa Balbay, Cumhuriyet
Tutuklanma: 5 Mart 2009

Ulusalcı sol çizgideki Cumhuriyet gazetesinin köşe yazarı ve eski Ankara temsilcisi Balbay, darbe zemini oluşturarak hükümeti devirmeyi amaçladığı iddia edilen Ergenekon planına karşı hükümet soruşturması kapsamında göz altına alınmıştı.

Balbay ilk olarak 1 Temmuz 2008 tarihinde göz altına alınıp haber içeriğinin yanı sıra asker ve diğer Ergenekon şüphelileri ile ilişkileri hakkında sorgulandı. Evini ve Cumhuriyet Ankara bürosunu araştıran polis bilgisayar ve belgelere el koydu. Dört gün sonra salınan Balbay, 2009’un Mart ayında ikinci kez göz altına alınıp tutuklu yargılanmak üzere İstanbul Silivri F Tipi Cezaevi’ne yerleştirildi. Balbay, Şubat 2011’de tecrit hücresine alındı. Avukatları hukuk ihlali gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne şikayette bulundu.

Balbay tutuklu olmasına karşın Haziran 2011 genel seçimlerinde Cumhuriyet Halk Partisi (CHP)’nden İzmir milletvekili seçildi.

Balbay’a karşı yöneltilen suçlamalar arasında silahlı terör örgütü üyesi olmak, hükümeti devirmeye teşebbüs, silahlı isyana teşvik, devletin güvenliğine ilişkin belgeleri temin etmek, kullanmak ve tahrip etmek ile açıklanması yasaklanan gizli bilgileri temin etmek bulunuyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın bir raporuna göre suçlamalar Balbay’a müebbet hapis cezası getirebilir. Balbay’ın aleyhine deliller arasında kendi mülkünde ve ofisinde el konulan belgeler, yazdığı haberler, telefon dinlemeleri ve kıdemli ordu ve devlet yetkilileri ile yapılan, gizlice kaydedilmiş toplantılar bulunuyor. Suçlamaları reddeden Balbay, hapisten yazılan köşe yazılarında ve duruşmalarda, el konulan notlar ve kayıtlı konuşmaların gazetecilik faaliyetlerine ilişkin olduğunu defalarca yineledi.

İddianamede Balbay’ın askeri ve siyasi kişilerle olan görüşmelerini ayrıntılı olarak not ettiği ifade ediliyor. Balbay’ın notları bilgisayarından sildiği ancak teknisyenlerin sabit disk sürücüsünden bunlara ulaştığı iddia ediliyor. Bazıları Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti)’nin iktidara gelmeden önceki döneme ait notlar, askeri yetkililerin Türkiye siyasetini nasıl değiştirebileceklerine dair tartışmalarını gösteriyor. Örneğin, 6 Nisan 2003 tarihli notlarda, ismi Yaşar olarak geçen bir general, köşe yazarına şu soruyu yöneltiyor: “Söyleyin Sayın Balbay, bu medya yapısıyla bugün darbe yapılır mı? Yapılmaz. Bugün medyayı arkanıza almadıktan sonra bir şey yapamazsınız. Laikliği konu edinen bir tek siz varsınız. Öteki gazeteler her gün bir türbanlı kadın fotoğrafı koyup, neredeyse sempatik hale getirmeye çalışıyorlar.”

Kamuoyu açıklamalarında Balbay, notları gazetecilik faaliyetleri kapsamında tuttuğunu, bunları kitap yazabilirim düşüncesiyle aldığını belirtti. İddianamenin bölümleri içeriklerinden kopuk olarak ve onu suçlu gösterecek şekilde alıntılandığını söyledi. İddianamede Balbay’ın dosyaları, kullanmak uygun olmaz diye sildiğini söylediği ifade ediliyor.

Konuşmalarda yer alanlar arasında Cumhuriyet‘in merhum genel yayın yönetmeni ve Haziran 2010’daki ölümünden önce Ergenekon şüphelisi olan İlhan Selçuk; generaller Şener Eruygur, Aytaç Yalman ve Şenkal Atasagun ile eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer bulunuyor. Selçuk’un Ergenekon yöneticisi olarak tanımlandığı iddianamede Balbay, toplantılar düzenlemede sekreter olarak rol almak ve gazetecilik kisvesi altında notlar tutmakla itham ediliyor. Cumhuriyet askeri yetkililer tarafından laiklik ve Kürt meselesinde ortak duruşları nedeniyle takdir topluyordu.

Balbay’ın komşu ülkere dair askeri raporlar ve Türkiye’de siyasal İslam değerlendirmeleri gibi gizli belgelere sahip olduğu da iddia edildi. Balbay ise belgeleri haber kaynaklarından temin ettiğini ve haber amaçlı kullandığını belirtti.

23 Aralık 2003 ve 5 Ocak 2004 tarihli, Jandarma Genel Komutanlığı’nda kayda alınmış iki konuşma da delil olarak gösterildi. Balbay ve mevcut diğer kişilerin siyasi koşulların darbeyi mümkün kılıp kılmayacağını tartıştığı iddia edildi. Balbay ise bu tarz tartışmaların teorik olduğunu ve suç kastı taşımadığını belirtiyor.

Ayrıca, 2003’ün Mayıs ayına ait “Genç Subaylar Rahatsız” başlıklı haber gibi Balbay’ın çalışmaları de delil olarak gösterildi. Başlıkta geçen ifade daha önceden Türk siyasetinde kullanılmış olup olası bir askeri darbe için bir şifre olarak görülmektedir.

Haber, dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ı, askerin, iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi’nin ordu karşıtı baskısını algıladığı konusunda uyardığını iddia ediyor. Özkök o dönemlerde haberin gerçeği yansıtmadığını bildirmişti. Balbay’a ait notlarda, zamanın Kara Kuvvetleri Komutanı Atilla Ateş’in yazı için Balbay’ı “Görevini yaptın” diyerek tebrik ettiğinin yer aldiği iddia edildi.

Balbay’ın vekili olan İKMS Hukuk Bürosu CPJ’nin Balbay’ın savunması ile ilgili sorularını yanıtlamadı.

Ahmet Birsin, Gün TV
Tutuklanma: 14 Nisan 2009

Güneydoğu merkezli yerel haber kanalı Gün TV’nin genel yayın koordinatörü olan Birsin hakkında, Adalet Bakanlığı belgelerine göre yasadışı Kürdistan işçi Partisi (PKK)’nin yan kuruluşuna hizmet etmek, PKK faaliyetlerine katılmak, PKK belgeleri bulundurmak ve basın çalışmalarında örgüte destek olmak suçlarından dava açıldı. Avukatı Fuat Coşacak, CPJ’ye yaptığı açıklamada suçlamaların bir misillime olduğunu ve dayanağının bulunmadığını belirtti.

Birsin, Mayıs 2009’da Gündem gazetesinde yayımlanan bir mektubunda nasıl tutuklandığını anlattı. Polisin 13 Nisan gecesi televizyon binasına geldiğini söyleyen Birsin, televizyonun tüm arşivlerine, var olan tüm bilgisayarların hard disklerine, fotoğraf makineleri ve diğer yayın ekipmanlarına el konulduğunu ifade etti. Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutulan Birsin, suçlu bulunması durumunda 15 yıl hapis yatacak.

Deniz Yıldırım, Aydınlık
Tutuklanma: 8 Kasım 2009

Darbe zemini oluşturarak hükümeti devirmeyi amaçladığı iddia edilen Ergenekon örgütüne karşı açılan soruşturma kapsamında İstanbul’daki evinde gözaltına alınan Yıldırım, o zamanlar aylık dergi formatında yayımlanan ulusalcı sol çizgideki Aydınlık‘ın genel yayın yönetmeniydi.

Terör örgütü üyesi olmak, özel hayatın gizliliğini ihlal etmek ve devlet sırlarını açığa vurmak suçlamalarıyla Silivri F Tipi Cezaevi’nde tutulan Yıldırım, iddianameye göre Ergenekonculardan ses kayıtları alıp, içeriğini yayımladı. Kayıtta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında 2004 yılında geçen ve hassas bir konu olan, Kıbrıs’ın siyasi statüsüne dair bir telefon konuşmasının bulunduğu iddia ediliyordu. Erdoğan ve işadamı Remzi Gür arasında geçen bir konuşmanın da kaydının bulunduğu iddialar arasındaydı.

Yetkililer Yıldırım’ın basılı çalışmalarını ve Aydınlık bürolarına yapılan polis baskını esnasında bulunduğu iddia edilen diğer kayıtları delil olarak gösterdi. 57 yıla kadar hapis cezası istemiyle yargılanan Yıldırım, Ergenekon ile hiç bir bağı olmadığını ifade etti. Yıldırım’ın avukatlığını yapan Mehmet Aytekin, CPJ’ye verdiği demeçte, müvekkilinin, Aydınlık gazetesinin hükümeti eleştiren yayın yapması nedeniyle tutuklandığını söyledi.

Seyithan Akyüz, Azadiya Welat
Tutuklanma: 7 Aralık 2009

Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat‘ın Adana temsilcisi Akyüz, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne yardım suçlamasıyla dokuz yıl üç ay hapis cezası alıp Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’ne konuldu. Yasaklı gazeteleri bulundurması ve İzmir’deki 1 Mayıs gösterilerine katılması aleyhine delil olarak gösterildi.

Hakimin Kürtçe savunmaya izin vermemesi üzerine Adana’daki dava, ulusal basında kendine yer buldu. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın hazırladığı bir rapor da davayla ilgili belgelerin Akyüz’ün avukatına bir yıldan fazladır verilmediğini saptadı.

Kısa süre önce Akyüz ve diğer tutuklu Azadiya Welat gazetecilerinin avukatları değişti. Akyüz’ü temyizde temsil eden yeni savunma avukatı Cemil Sözen, henüz davaya aşina olmadığı gerekçesiyle yorumda bulunamayacağını belirtti.

Kenan Karavil, Radyo Dünya
Tutuklanma: 7 Aralık 2009

Adana’dan yayın yapan Radyo Dünya’nın yayın yönetmeni Karavil, yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) ve Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyesi olmak suçlamasıyla Adana F Tipi Cezaevi’ne kondu. Karavil, 25 yıl hapis cezası istemiyle karşı karşıya kaldı.

Savunma avukatı Vedat Özkan, CPJ’ye verdiği demeçte, Karavil’in yaptığı haber programları ve Demokratik Toplum Partisi(DTP) üyeleri ile toplantılarının yanı sıra meslektaşları, dinleyicileri, haber kaynakları ile yaptığı telefon görüşmelerine ait dinlemelerin de aleyhine delil olarak kullanıldığını söyledi. Avukat Özkan, müvekkilinin telefonda radyo programlarından birine “Adayı Düşleyenler” ismini vermeyi konuştuğunu, iddianamenin ise bunu propaganda saydığını söyledi. İddianameye göre bu isim, İmralı Adası’nda tutulan PKK lideri Abdullah Öcalan’ı çağrıştırıyor.

Medya organlarına yazdığı mektubunda Karavil, radyo istasyonunun mülkiyeti ve programların içeriği hakkında sorgulandığını ifade ediyor. Özkan ise mahkeme yetkililerinin Karavil’in Kürtçe savunma yapmasına izin vermediğini iletiyor.

Bedri Adanır, Aram ve Hawar
Tutuklanma: 5 Ocak 2010

Adalet Bakanlığı kayıtlarına göre, Aram Yayınları sahibi ve Hawar adlı gazetenin yazı işleri müdürü Adanır hakkında, yayımladığı kitap ve makaleler yoluyla Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lehine propaganda yapmak suçlamasıyla dava açıldı. Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutulan Adanır’ın tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılma istemi geri çevrildi. Adanır 50 yıla kadar hapis istemiyle karşı karşıya.

Anadolu Ajansı’nın bildirdiğine göre, Adanır, 2009 yılında ilk derece mahkemesi tarafından benzer propaganda suçlarından 15 ay hapis cezasına çarptırılmış, ancak dava 2012 ortalarına kadar Yargıtay’ın incelemesinde kalmıştı. Bağımsız haber portalı Bianet‘e göre, 2009 yılındaki dava, PKK lideri Abdullah Öcalan tarafından yazılmış ve Aram Yayınları tarafından basılmış olan Kültür-Sanat Devrimi Üzerine isimli kitaptan kaynaklanıyor.

Erdal Süsem, Eylül Sanat Edebiyat Dergisi
Tutuklanma: 10 Şubat 2010

Sol çizgideki Eylül Sanat Edebiyat Dergisi‘nin editörü Süsem, yasadışı Maoist Komünist Parti (MKP) yöneticisi olmak suçlamasıyla Edirne F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Süsem’in dergisinin parti propagandası yaptığı iddia ediliyor.

Bağımsız haber portalı Bianet‘te Şubat 2012’de yayınlanan mektubunda Süsem, kitap, kart ve mektup gibi haber malzemelerinin yanı sıra, telefon görüşmeleri gibi haber toplama faaliyetlerinin aleyhine delil olarak gösterildiğini söyledi. Süsem, Adalet Bakanlığı’na yazdığı ve basın organlarınca alıntılanmış mektubunda da benzer açıklamalarda bulundu.

Hapiste olan sosyalist aydınlardan gelen yorum yazıları ve edebiyat ürünleri içeren dergiyi, Süsem daha önce Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde hapis olduğu sırada çıkartmıştı. İlk dört sayıyı fotokopi yoluyla demir parmaklıkların ardında hazırladıktan sonra Süsem, 2007 yılında salınmasından sonra dergiyi standart basılı yayına dönüştürüp, 16 sayı daha çıkarttı.

Süsem daha önce 2000 yılının Mart ayında ortaya atılan bir iddia nedeniyle de tutuklanmıştı. O dönemde Süsem’in, daha sonra cinayet işlemekte kullanılan bir silahı bir polis memurundan çaldığı iddia edilmişti. (Süsem “adam öldürme” ile doğrudan suçlanmadı.) Akıllarda birçok soru işareti bırakan adli kovuşturma esnasında Süsem suçlamaları reddetti. Silahı Süsem ile ilişkilendiren herhangi bir adli delil bulunamadığı gibi tanıkların zanlıya dair eşkal tarifleri de gazeteciyle örtüşmedi. Ceza mahkemesi tarafından hırsızlık suçuyla mahkum edilen Süsem, ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı; bu hüküm 2007 yılında Yargıtay tarafından bozuldu. Ancak, 2011 yılında Yargıtay, önceki hükümlerini çiğneyerek dosyayı onadı.

Ali Konar, Azadiya Welat
Tutuklanma: 27 Mayıs 2010

Türkiye’nin tek Kürtçe gazetesi olan Azadiya Welat‘ın Elazığ temsilcisi Konar, Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’ni bünyesinde bulunduran Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’nin üyesi olma suçlamasıyla yedi yıl altı ay hapis cezasına çarptırılarak Malatya E Tipi Cezaevi’ne kondu.

Bağımsız haber portalı Bianet tarafından yayımlanan Ocak 2012 tarihli mektubunda Konar, basın çalışmaları ve meslektaşları ile görüşmelerinin suç unsuru olarak gösterildiğini söylüyor. Hapisteki ağabeyine olan ziyaretleri de örgütün cezaevi sorumlusu olduğunun kanıtı olarak ileri sürülüyor.

Ozan Kılınç, Azadiya Welat
Tutuklanma: 22 Temmuz 2010

Türkiye’nin tek Kürtçe gazetesi Azadiya Welat’ın genel yayın yönetmeni Kılınç, Terörle Mücadele Yasası kapsamında, yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) propagandası yapmak suçlamasıyla hüküm giyerek 32 yıldan fazla hapis cezasına çarptırıldı. Kılınç Diyarbakır D Tipi Cezaevi’ne kondu.

Basın organlarından edinilen bilgiye göre, Azadiya Welat‘ta basılmış 12 haber metni aleyhine delil olarak gösterildi. Azadiya Welat‘ın diğer genel yayın yönetmenleri Tayip Temel ve Mehmet Emin Yıldırım da CPJ’nin Ağustos 2012 araştırması sırasında benzer suçlamalardan tutuklu bulunuyordu.

Hakan Soytemiz, Red
Tutuklanma: 21 Eylül 2010

Aylık sol dergi Red‘in köşe yazarı Soytemiz, devlet tarafından terör örgütü kapsamında değerlendirilen Devrimci Karargah Örgütü mensubu olmak ve sahte kimlik bulundurmak suçlamaları ile Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Soytemiz, hüküm giymesi durumunda 15 yıl hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

İddianamede Soytemiz’in 2004 yılında Devrimci Karargah üyesi olduğu bilinen Ulaş Erdoğan ile görüşmeleri delil olarak gösterildi. Soytemiz’in Haziran adlı bir yayının satışında Erdoğan’dan yardım aldığı da söylendi. Ayrıca, iddianamede Soytemiz’in koliler göndermesi de delil olarak gösteriliyor; ancak kolilerin içeriği veya davayla bağlantısı üzerine bir açıklama yapılmıyor iddianamede. İsimleri belirlenen alıcıların davadaki rollerine dair de bir açıklama bulunmuyor.

Savcılar, Soytemiz’in Devrimci Karargah’ın yayın organı olarak gördükleri Demokratik Dönüşüm adlı dergiyle de bağlantısı olduğunu ileri sürdü. Soytemiz’in isminin dergiyle ilintili faturalarda yer aldığı ifade edildi.

Soytemiz’in yasal bir yapı olan Türkiye Komünist Partisi’nin mitinglerine katılımı, başkasının ismine kayıtlı cep telefonu kullanması ve içeriği belirtilmeyen telefon görüşmeleri de delil olarak gösterildi. Ayrıca Soytemiz’in kardeşinin adına kimlik belgesi bulundurduğu iddia edildi. Silahlı terör örgütü Türkiye Devrim Partisi (TDP)’ne yardım suçlamasına dair giymiş olduğu önceki bir hüküm de aleyhine delil olarak gösterildi. Soytemiz o davadan yaklaşık dört yıl hapis yatmıştı.

Sinan Aygül, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 19 Ocak 2011

Dicle Haber Ajansı (DİHA)’nın Bitlis muhabiri Aygül, yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) mensubu olmak suçlamasıyla, Muş E Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya kalan Aygül, iddiaları reddediyor.

Gazetecinin dinlemeye alınan telefon görüşmeleri PKK adına örgütsel faaliyette bulunduğunun kanıtı olarak gösterildi. Evinde el konulan kitaplar, dergiler ve dijital malzeme ile gizli tanık ifadesinin yanı sıra polisin mitinglerde çektiği fotoğraflar da gösterilen deliller arasındaydı. Avukat Murat Timur, müvekkilinin hükümete muhalif olan bir Kürt yayın organında çalıştığını ve siyasi konularda haber yaptığını söyleyerek, bu yüzden hedef seçildiğini söyledi. “Dosyadaki belgeler yazmış olduğu haberlerden oluşuyor” diyen Timur, müvekkilinin basın açıklamalarından yaptığı haberlerin yetkililerce yasadışı grubun faaliyetlerine katılım olarak gösterildiğini ifade ederek “Burada yargılanmakta olan gazetecilik faaliyetleri” dedi.

Soner Yalçın, Odatv ve Hürriyet
Barış Pehlivan, Odatv
Barış Terkoğlu, Odatv
Tutuklanma: 14 Şubat 2011

Yalçın Küçük, Odatv ve Aydınlık
Tutuklanma: 7 Mart 2011

Ulusalcı sol çizgideki haber sitesi Odatv‘den çok sayıda kişi, darbe zemini oluşturarak hükümeti devirmeyi amaçladığı iddia edilen Ergenekon örgütüyle bağlantıları olduğu gerekçesiyle 2011’in Şubat ve Mart aylarında tutuklandılar. Yetkililer tüm kadroyu Ergenekon propagandası yapmakla itham ederken, bazıları diğer suçlamalarla da karşı karşıya kaldı.

Kemalist çizgide ulusalcı haber ve yorumlar içeren Odatv, karşıt olarak gördüklerine karşı takındığı sert eleştirel tutumuyla dikkat çekiyor. Eleştirilerinin hedefinde Adalet ve Kalkınma Partisi (AK Parti) iktidarı, Fethullah Gülen cemaati, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ve liberaller bulunuyor. Odatv‘nin eleştirel yorumlarının birçoğu oldukça kişisel saldırıları içeriyor.

Sitenin sahibi ve Hürriyet gazetesi köşe yazarı Yalçın ile sitenin Genel Yayın Yönetmeni Pehlivan, yargılamayı etkilemeye teşebbüs, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve özel hayatın gizliliğini ihlal ile de suçlandı. Yalçın’a yöneltilen suçlamalar arasında, açıklanması yasaklanan gizli askeri ve istihbarat belgelerini ifşa etmek de bulunuyor. İstanbul Silivri F Tipi Cezaevi’nde tutuklu yargılanan Yalçın ve Pehlivan suçlamaları reddederek web sitesinde yayınlanan içerik ve mesleki telefon görüşmelerinin aleyhlerine delil olarak kullanıldığını söyledi.

Halkı kin ve düşmanlığa tahrik ile suçlanan haber müdürü Terkoğlu da Silivri F Tipi Cezaevi’nde tutuklu olarak yargılanıyor. Kendisi tarafından yazılmış olsun veya olmasın Odatv‘de yayınlanan tüm haberlerin arkasında olduğunu belirten Terkoğlu, hiçbirinin suç unsuru taşımadığını ifade etti. Örnek olarak, Odatv‘nin Ergenekon davasına dair haberlerinin iddianame ve duruşmalara dayandığını belirtti. Mahkemede Terkoğlu, “Ülkede basın yasaları var. Eğer yazdığımız yanlışsa savcılar dava açabilirlerdi. Ama öyle olmadı, haberlerimiz sözde terör suçu sayıldı” dedi.

Web sitesi ve Aydınlık gazetesinin yorum yazarı Küçük, Ergenekon örgütünün yöneticisi olmak, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek, özel hayatın gizliliğini ihlal ve açıklanması yasaklanan gizli askeri ve istihbarat belgelerini ifşa etmek ile suçlandı. Mahkemede Küçük, suçlamaların dayanaksız olduğunu ifade etti.

Personelin, haberlerin içeriğini tartıştıkları telefon konuşmalarına ait dinleme kayıtları da delil olarak gösterildi. Görüşmelerden birinde Yalçın’ın bir köşe yazarını AK Parti iktidarının orduyu darbeye ittiğini ifade eden bir yazı yazmaya yönlendirdiği iddia ediliyor.

Yayın organına yapılan polis baskını esnasında Odatv bilgisayarlarında bulunan bir dizi dijital belge de yetkililer tarafından gösterilen deliler arasındaydı. Bu belgelerin gerçekliğini sorgulayan savunmanın talebi üzerine delilleri inceleyen Ortadoğu Teknik Üniversitesi’nden bir ekip, bilgisayarları dışarıdan manipülasyona karşı savunmasız bırakan Truva dosyaları buldu. Ekip ayrıca belgelerin polis baskının yapıldığı gün değiştirildiğini saptadı. Bu da dosyaların gizlice konulmuş olduğu veya değiştirilmiş olabileceği ihtimalini doğuruyor.

Yetkililer, belgeler arasında Ergenekon örgütünün medya stratejisine dair bir döküman olduğunu belirtip; bunun AK Parti’yi tehlikeli gösteren, PKK, generaller ve Ergenekon soruşturmasına dair haberlerle ilgili talimatlar içeren ulusalcı bir metin olduğunu ifade etti.

Tanınmış araştırmacı gazeteci Nedim Şener’in eski Emniyet Müdürü Hanefi Avcı’ya, Gülen hareketinin polise sızdığını ileri süren 2010 yılında yazılmış bir kitabın yazımında yardım ettiği iddiasında bulunan iki belge de delil olarak gösterildi. Diğer bir belgede ise Şener’in Ahmet Şık’a da Gülen hareketi hakkında bir kitap yazma konusunda yardım ettiği ileri sürülüyor. Bu belgeler yetkililerce, Şener ve Şık’ı Ergekenon örgütüyle bağlantılı göstermek için kullanıldı. İki gazeteci de 12 ay tutuklu kaldıktan sonra tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı; ancak halen Ergenekon ile ilgili olarak devlete karşı işlenen suçlarla karşı karşıyalar.

Ahmet Akyol, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 6 Mayıs 2011

Dicle Haber Ajansı (DİHA) için Adana’da stajyer muhabirlik yapan Akyol, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) mensubu olmak suçlamasıyla Ceyhan E Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Hüküm giymesi durumunda, örgüt propagandası yapmak gibi suçlardan ötürü 25 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

Savunma avukatı Vedat Özkan, telefon dinlemelerinin müvekkili aleyhine delil olarak gösterildiğini söyledi. Deliller arasında özellikle DİHA’daki editörü, başka bir muhabir ve bir haber kaynağı ile konuşmalarına odaklanıldığını belirtti. İddianamede ayrıca mitinglere katılım da yer alıyor. Akyol yetkililere telefon görüşmelerinin ve mitinglere katılmasının muhabir olarak staj faaliyetleri arasında olduğunu söyledi.

Çukurova Üniversitesi’nde öğrenci olan Akyol, üniversite öğrencilerini hedef alan bir polis operasyonu esnasında tutuklanmıştı.

Turhan Özlü, Ulusal Kanal
Tutuklanma: 21 Ağustos 2011

Ulusalcı sol çizgideki Ulusal Kanal’da genel yayın yönetmeni olarak görev yapan Özlü, darbe zemini oluşturarak hükümeti devirmeyi amaçladığı iddia edilen Ergenekon örgütüyle bağlantılı olarak İstanbul Silivri F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor.

İddianameye göre kanal, Ergenekoncular tarafından yapılmış bir ses kaydını yayınladı. Kayıtta Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat arasında 2004 yılında geçen, hassas bir konu olan Kıbrıs’ın siyasi statüsüne dair bir telefon konuşmasının bulunduğu iddia ediliyordu. Erdoğan ve işadamı Remzi Gür arasında geçen bir konuşmanın da içerildiği iddialar arasındaydı.

İddianame, Ulusal Kanal’ı Ergenekon’un medya kanadı olarak tanımlıyor.

Aydın Yıldız, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 1 Ekim 2011

Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Yıldız, polis tarafından Mersin’de gözaltına alındı.

Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) mensubu olmak suçlamasıyla Gaziantep H Tipi Cezaevi’nde tutulan Yıldız hüküm giymesi durumunda 20 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

Yetkililer, Yıldız’ın sivil itaatsizlik gösterileri ve PKK gerillalarının cenazelerine katıldığına dair fotoğrafları bulunduğunu söyledi. Savunma Avukatı Berivan Özpolat, CPJ’ye müvekkilinin haber yaptığını ve bir Kürt gazeteci olarak hükümete muhalif bir yayın organında çalışması nedeniyle hedef alındığını belirtti.

Tayip Temel, Azadiya Welat
Tutuklanma: 3 Ekim 2011

Kürtçe gazete Azadiya Welat‘ın eski genel yayın yönetmeni ve köşe yazarı Temel, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) mensubu olmak suçlamasıyla Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın bir raporuna göre, Temel, hüküm giymesi durumunda 22 yıl hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

Bağımsız haber portalı Bianet’e Ocak ayında yazdığı bir mektupta Temel, gazetecilik faaliyetleri nedeniyle hedef alındığını söylüyor. Meslektaşlarıyla Demokratik Toplum Partisi (DTP) ile Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’nde siyaset yapan kişilerle yaptığı telefon görüşmelerine dair dinlemelerin aleyhine delil olarak gösterildiğini belirten Temel, mesleğiyle ilgili Irak’a yaptığı gezilerin PKK toplantılarına katılım olarak değerlendirildiğini ifade etti.

İddianameden söz ederken Temel, “Yani yazılarım, yazışmalar, manşet tartışmaları, muhabirlerden haber ve görüntü istemem ‘talimat’ ve ‘örgütsel faaliyet’ olarak tanımlanmış ve örgüt yöneticiliği ile suçlanmaktayım” sözlerini kullandı.

Azadiya Welat‘ın diğer iki genel yayın yönetmeni Ozan Kılınç ve Mehmet Emin Yıldırım da CPJ’nin Ağustos 2012 araştırması sırasında benzer suçlamalardan tutuklu bulunuyordu.

Murat Aydın, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 20 Ekim 2011

Dicle Haber Ajansı (DİHA) muhabiri Aydın, Muş’ta polis tarafından gözaltına alındıktan sonra, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyesi olmak suçlaması ile tutuklandı. Aydın 2012 ortaları itibarı ile Bayburt M Tipi Cezaevi’nde tutuluyor ve bu tarih itibarıyla hakkında hala bir iddianame hazırlanmış değil. Savunma avukatı Halil Kartal, CPJ’ye verdiği demeçte müvekkilinin gözaltı ve tutuklanma süresince kötü muameleye maruz kaldığını belirtti.

Kartal, sorgulama esnasında, savcıların Aydın’ın işvereni ve diğer haber organlarıyla olan telefon görüşmelerini suç delili olarak gösterdiğini söyledi. Savcıların odağında özellikle Barış ve Demokrasi Partisi (BDP)’nin yaptığı bir basın açıklaması sonrası Aydın’ın Roj TV’ye canlı yayınına telefonla katılması bulunuyor.

Bağımsız haber portalı Bianet‘te yayımlanan açık bir mektupta Aydın, yetkililerin sorgulama esnasında özellikle gazetecilik faaliyetlerine odaklandıklarını söyleyerek, şunları ifade ediyor: “Evime yapılan baskın sırasında maskeli, ağır silahlı özel harekâtçıların tekme ve dipçikleriyle kendimi salonun ortasında yerde yüzüstü buldum. O sırada ayaklarıyla bastıkları kafama silahlarının namlularını dayamışlardı. Bu baskını kamera ile çeken polise bir polis amiri bağırıyordu; ‘çekme bunları’ diye.”

Hasan Özgüneş, Azadiya Welat
Tutuklanma: 28 Ekim 2011

Kürtçe yayınlanan gazete Azadiya Welat’ta çalışan deneyimli gazeteci ve köşe yazarı Özgüneş, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) yöneticiliği suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Propaganda yapmak ve yasadışı gösterilere katılmak da Özgüneş’e yöneltilen suçlamalar arasında.

Azadiya Welat’a 2007 yılından beri siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik konularda köşe yazarlığı yapan Özgüneş, 1993 yılında başlayarak Tiroj ve Zend adlı Kürtçe dergilerde yazdı. Kendisi aynı zamanda Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) üyesidir.

Haber kaynaklarına göre Özgüneş’in Kürtçe savunma yapmasına müsade edilmemiştir. Sorgulama esnasında, yetkililer Özgüneş’in BDP Siyaset Akademisi’nde verdiği dersler, Roj TV ile görüşmeleri ve siyasi bir gösteriye katılımı hakkında bilgi almaya çalışmıştır.

Mehmet Güneş, Türkiye Gerçeği
Tutuklanma: 6 Aralık 2011

Aylık sosyalist dergi Türkiye Gerçeği köşe yazarı Güneş, devlet tarafından terör örgütü kapsamında değerlendirilen Devrimci Karargah Örgütü mensubu olmak suçlamasıyla Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’nın bir raporuna göre, Güneş hüküm giymesi halinde 15 yıl hapis cezası ile karşı karşıya.

Güneş’in polis gözetimi altında tutulduğu ve telefonunun dinlendiğinin belirtildiği iddianamede, benzer suçlarla karşı karşıya kalan davalılarla görüşmeleri suç delili olarak gösteriliyor. Ayrıca, Devrimci Karargah’a yakın görülen Devrimci Dönüşüm adlı bir yayının Güneş’in bürosuyla aynı posta adresini paylaştığı iddia ediliyor.

Güneş’in bürosundan çıkan Devrimci Karargah hakkındaki belgelere el konulduğu belirtiliyor. İddianameye göre, belgeler Devrimci Karargah hakkında makalelerin yanı sıra örgüte yönelik davalar ve polis operasyonlarına dair bilgi içeriyor. İstanbul’da 2009’da bir polis operasyonu esnasında öldürülen Devrimci Karargah lideri Orhan Yılmazkaya’ya ait makaleler de bunlar arasında.

Güneş’in Tekirdağ Cezaevi’nde kötü muameleye maruz kaldığını söyleyen savunma avukatı Ercan Kanar, müvekkilinin soyulup dövüldüğünü aktardı. Polis ayrıca Güneş’in eşi olan avukat Gülizar Tuncer’e ait bilgisayar ve belgelere de el koydu. Avukat Tuncer, el konulan belgelerin kendi mesleğiyle ilgili olup konuyla alakasız davalara ait olduğunu belirtti.

Abdullah Çetin, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 16 Aralık 2011

Dicle Haber Ajansı (DİHA) Siirt muhabiri Abdullah Çetin, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne yardım suçlamasıyla Diyarbakır D Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilati’nin bir raporuna göre, hüküm giymesi durumunda 15 yıl hapis cezasıyla karşı karşıya.

ETHA haber ajansı, Çetin’in hükümet karşıtı gösteriler düzenlemekle suçlandığını bildirdi. Bağımsız haber portalı Bianet ise iddianamede Çetin’in mesleki telefon görüşmelerinin de kanıt olarak gösterildiğini aktardı. Bianet, Çetin’in gösterilere haber amaçlı olarak katıldığını söylediğini belirtiyor.

Ziya Çiçekçi, Özgür Gündem
Turabi Kişin, Özgür Gündem
Yüksel Genç, Özgür Gündem
Nevin Erdemir, Özgür Gündem
Dilek Demiral, Özgür Gündem
Sibel Güler, Özgür Gündem
Nurettin Fırat, Özgür Gündem
Tutuklanma: 20 Aralık 2011

Hükümetin 20 ve 21 Aralık 2011 tarihlerindeki kitlesel baskınının ardından alıkonulup Ağustos 2012 itibariyle hala hapiste tutulan 27 gazeteci arasında Özgür Gündem ile bağlantılı olarak en az yedi editör ve yazar bulunuyor. Yetkililer, operasyonun Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne karşı yürütülen soruşturma kapsamında olduğunu belirtti. İddianameye göre, Türkiye’de Kürt hakları savunucusu tüm ana medya ve haber ajansları örgütten talimat alıyor.

Gazetenin imtiyaz sahibi ve sorumlu yazı işleri müdürü Çiçekçi, örgütün amaçları doğrultusunda haber yaptığı ileri sürülen KCK basın komitesini yönetmek suçlamasıyla Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. İddianamede Çiçekçi, örgütün talimatları doğrultusunda haber gündemi belirlemek ve Irak’ta basın komitesi toplantılarına katılmakla suçlanıyor. Kitaplar, dergiler, bilgisayar sabit diski, CDler, DVDler, kasetler, hesap defterleri, elle yazılmış notlar, mektuplar ve Özgür Gündem kopyasının delil olarak gösterildiği iddianameye göre elektronik belgelerden biri PKK ve KCK etkinliklerini içeriyor.

Özgür Gündem editörü Kişin, KCK basın komitesi lideri olmak ve PKK lideri Abdullah Öcalan’dan avukatları aracılığıyla talimat almak suçlarından Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Biri Kişin tarafından yazılan, diğer ikisinde kendisinin konu edildiği 3 haber yetkililerce delil olarak gösterildi. Savcılar ayrıca, Kişin’in ölen PKK gerillalarının ölüm ilanlarının yayınlamasını isteyen kişilerle – Kişin bu istekleri yasal engellerden dolayı reddetmiş – ve yazılarının gazetede yayınlanmasını isteyen kişilerle yaptığı telefon görüşmelerinin kayıtlarını da delil olarak kullanıyor. Kişin, gazetesinin muhalif bir yayın olduğunu ancak örgütten talimat almadığını ifade etti.

Köşe yazarı olan Genç ise KCK basın komitesi üyesi olma suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’na gönderildi. Diğer sanıkların ifadelerine atıfta bulunan yetkililer Genç’in KCK basın komitesinde üst düzey üye olduğunu ve Kuzey Irak’ta komite toplantılarına katıldığını ileri sürdü. Ayrıca, Genç’in İspanya, Güney Afrika ve Bolivya’daki etnik çatışmalarla ilgili notlarının yanı sıra diğer gazetecilerle telefon görüşmeleri de delil olarak gösterildi. Örneğin, Genç’in bir yazardan Türkiye’deki Dünya Barış Günü gösterisine dair bir yazı istemesini yetkililer örgüte hizmet eden bir talimat olarak değerlendirdi. Genç, KCK basın komitesine katılmadığını, diğer gazetecilerle görüşmelerinin de mesleki olduğunu belirtti.

Muhabir ve editör olan Erdemir, KCK basın komitesi yöneticiliği suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor. Gizli tanık ifadeleri ve pasaport kayıtları delil gösterilerek Erdemir’in 2009 yılında Irak’ta KCK basın komitesi toplantısına katıldığı ileri sürüldü. İddianamede Erdemir’in Özgür Gündem editörlerinin Kürt gazetecilere yönelik polis operasyonunu protesto ettikleri bir basın toplantısına katılması ve BDP lideri ile yaptığı röportaj delil olarak gösterildi. Erdemir ise suçlamaları reddetti.

Eski editör Demiral KCK basın komitesi üyesi olmak ve örgüt adına propaganda yapmak suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor.

Pasaport kayıtları ve tutuklu bir PKK üyesinin ifadesine başvuran yetkililer, Demiral’in 2005 yılındaki Irak’ta bir KCK basın komitesi toplantısına katıldığını iddia etti. Ayrıca, yasaklı kitapların ele geçirilen dijital kopyaları ve Demiral’in anma töreninde ölmüş bir PKK üyesi lehinde yaptığı konuşması delil olarak gösterildi. KCK ile bağlantısı olduğunu inkar eden Demiral, haber amaçlı seyahat ettiğini söyledi.

Gazetenin eski editörü Güler, KCK basın komitesi üyesi olma suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor. KCK üyesi olmakla suçlanan bir zanlıdan ele geçirilen pasaport kayıtları ve belgelerden yola çıkılarak Güler’in 2003 ve 2005 yıllarında örgütün Irak’taki basın komitesi toplantılarına katıldığı ve KCK lideri Murat Karayılan ile görüştüğü ileri sürüldü. Güler yetkililere hiçbir KCK toplantısına katılmadığını söyledi.

Gazetenin editörü ve köşe yazarı olan Fırat, KCK basın komitesi lideri olma suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Pasaport kayıtları, örgüt kayıtları ve gizli tanık ifadelerine başvuran yetkililer, Fırat’ın 2003, 2005 ve 2007 yıllarında Irak’taki komite toplantılarına katıldığını ileri sürdü. Telefon görüşmelerini dinlemeye alan yetkililer, Fırat’ın KCK lideri Karayılan tarafından kaleme alınan bir yazıyı, başka bir gazeteciyle uydurduğu takma bir isim altında yayımladığını dile getirdi. Fırat ise gezilerinin haber amaçlı olduğunu ve herhangi bir KCK faaliyetinde yer almadığını söyledi.

Davaların çoğunda hüküm giymeleri durumunda gazeteciler 15 yıl hapis cezası le karşı karşıya bulunuyorlar.

Zuhal Tekiner, Dicle Haber Ajansı
Semiha Alankuş, Dicle Haber Ajansı
Kenan Kırkaya, Dicle Haber Ajansı
Ramazan Pekgöz, Dicle Haber Ajansı
Fatma Koçak, Dicle Haber Ajansı
Ayşe Oyman, Dicle Haber Ajansı
Çağdaş Kaplan, Dicle Haber Ajansı
Ertuş Bozkurt, Dicle Haber Ajansı
Nilgün Yıldız, Dicle Haber Ajansı
Sadık Topaloğlu, Dicle Haber Ajansı
İsmail Yıldız, Dicle Haber Ajansı
Ömer Çelik, Dicle Haber Ajansı
Mazlum Özdemir, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 20 Aralık 2011

Hükümetin 20 ve 21 Aralık 2011 tarihlerindeki kitlesel baskınıyla gözaltına alınıp Ağustos 2012 itibariyle hala hapiste tutulan en az 27 gazeteci arasında Dicle Haber Ajansı (DİHA)’ndan 13 editör, yazar ve yönetici bulunuyor. Yetkililer, tutuklamanın Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne karşı yürütülen soruşturma kapsamında olduğunu belirtiyor. İddianameye göre, Türkiye’de Kürt hakları savunucusu başlıca medya ve haber ajanslarının tümü örgütten talimat alıyor.

DİHA Yönetim Kurulu Başkanı Tekiner, KCK basın komitesinin yürütmesinde görev almak ve örgütün üyesi olmak suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunuyor.Tekiner’in DİHA adına 2010 yılındaki 1 Mayıs mitingini izleyip haberleştirmesi iddianamede propaganda yaptığının kanıtı olarak gösterildi.

Tekiner’in telefonunu dinlemeye alan yetkililer, PKK üyesi olmakla suçlanan bir şüpheli tarafından kendisine bir basın açıklamasının bildirildiği görüşmeyi de delil olarak gösterdi. Tekiner, KCK ile bağlantısı olduğu iddialarını reddetti.

Çevirmenlik ve editörlük yapan Alankuş, KCK basın komitesinin üyesi olmak suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor. Kuzey Irak’ta 2009’un Eylül ayında KCK basın komitesi toplantısına katıldığı ileri sürülen Alankuş’un, DİHA editörü olarak konumunu, PKK’nın talimatlarıyla yayın yapmak için kullandığı iddia edildi. Yasaklı kitap ve dergileri bulundurması da delil olarak gösterildi. Alankuş basın komitesi toplantısına katılmadığını söyledi.

DİHA’nın Ankara temsilcisi Kırkaya, KCK basın komitesinde yöneticilik suçlamasıyla Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Yetkililerce iki gizli tanığın ifadesi delil olarak gösterildi. PKK militanlarının kimyasal silahlarla öldürüldüğü iddiaları hakkındaki haber metinleri, Kürt meselesi üstüne makaleler ve hükümeti eleştiren yazılar da gösterilen deliller arasında. Kırkaya’nın PKK lideri Abdullah Öcalan’dan talimatlarla çalışan “sözde gazeteci”olarak tanımlandığı iddianamede haberlerinin KCK amaçlarına hizmet ettiği ve kamuoyunu manipüle etmeyi hedeflediği ileri sürüldü. Kırkaya yetkililere KCK ile herhangi bir bağlantısı olmadığını söyledi.

Editör olan Pekgöz, KCK basın komitesinde yöneticilik suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Pasaport kayıtları ve gizli tanık ifadelerinden yola çıkılarak Irak’taki iki KCK komite toplantısına katıldığı ve KCK lideri Murat Karayılan ile görüştüğü ileri sürüldü. Karayılan ile haber amaçlı görüştüğünü belirten Pekgöz iddiaları reddetti. Pekgöz’ün telefon görüşmelerini dinlemeye alan yetkililer, editörü örgütten talimat almak ve örgütün emirlerini diğer gazetecilere iletmekle suçladı. İddianamede Pekgöz’ün şu an Özgür Gündem olarak bilinen, o zamanki adıyla Günlük gazetesinde haber müdürlüğü yaparken KCK lehine faaliyet yürüttüğü belirtildi. Pekgöz ile köşe yazarı Veysi Sarısözen arasında olası köşe yazısı konularına dair yapılan bir telefon görüşmesi ve Pekgöz’ün sosyalist ve sol partilerin olası birleşimine dair yazmak üzere yazar bulma çabaları delil olarak gösterildi. İddianamede hapisteki PKK lideri Öcalan’ın partilerin birleşmesini desteklediği belirtildi.

Ajansta yazı işleri müdürü olan Koçak, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuklu bulunuyor. Koçak’ın haber kaynakları ve muhabirlerle olan görüşmeleri delil olarak gösterildi. Örneğin, DİHA’nın Kürt gösterileriyle ilgili haber tüyosu alması kanıt olarak gösterildi. “Normal bir gazetecinin” bu tip bir tüyoyu almasının mümkün olmadığı ileri sürülen iddianamede Koçak, böyle bir bilgiyi güvenlik güçleriyle paylaşmadığı için suçlandı. PKK militanlarının ölümleriyle ilgili telefonla bilgi almak ve Alman ZDF TV’si için PKK ile ordu arasındaki çatışmaların ve gerillaların cenazelerinin görüntülerine dair isteği yerine getirmekle suçlandı. Koçak’ın demokratik özerklik üzerine yazdığı yazılar da suç delili sayıldı. Koçak KCK ile bağlantı iddialarını reddetti.

DİHA’da muhabirlik yapan Oyman, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor. Sahadaki muhabirlerle olan telefon görüşmeleri, yasaklı kitap ve dergilerle DİHA için yaptığı haberler gösterilen deliller arasında. İddianamede, Oyman’ın haberciliği halkın “örgüte sempati, devlete antipati” duymasını amaçlayan propaganda olarak nitelendi. Pasaport kayıtları ve iki gizli tanık ifadesinden yola çıkan yetkililer, kendisinin 2003 yılında Irak’taki KCK basın komitesi toplantısına katıldığı ve hükümet tarafından örgütün Avrupa basın komitesinin yöneticiliğiyle suçlanan Fırat Haber Ajansı editörü İsmet Kayhan ile temas kurduğu iddiasında bulundu. Özgür Gündem için de muhabirlik yapmış olan Oyman, hakkındaki iddiaları reddetti.

DİHA muhabiri Kaplan, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Kaplan’ın yaptığı haberler ve Roj TV’ye bilgi aktardığı telefon görüşmeleri iddianamede delil olarak gösterildi. İddianamede Kaplan’ın yaptığı haberlerin gerçekleri çarpıttığı, örgütün resmi bakış açısını yansıttığı ve “operasyonların terör örgütüne değil de, Kürt halkına yönelik yapılmış gibi göstermek amacıyla yapıldığı” ileri sürüldü. Örneğin, iddianamede gerilla cenazesine dair bir haberin “örgüt lehine sonuçlar çıkarmaya” çalıştığı belirtilmiştir. Kaplan, Fırat Haber Ajansı’ndan Kayhan ile irtibatta olmakla da suçlandı.

DİHA’nın Diyarbakır bürosunda editör olan Bozkurt, KCK basın komitesi yöneticiliği suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Bozkurt’un Roj TV’ye bilgi aktardığı telefon görüşmeleri iddianamede delil olarak gösterildi. Yetkililer Bozkurt’un haberlerlerinin yalan, kışkırtıcı ve KCK amaçları doğrultusunda olduğunu ifade ettiler. İddianamede, Bozkurt Kürt gösterileri ve Alman ZDF kanalına gerillaların cenazesi ve askeri görüntüler sağlamakla da suçlanıyor. Pasaport kayıtları ve gizli tanık ifadesinden yola çıkarak yetkililer, kendisinin 2007 yılında Irak’taki KCK basın komitesi toplantısına katıldığını ve Fırat Haber Ajansı’ndan Kayhan ile temas kurduğunu iddia ediyor. PKK lideri Öcalan’ın yasaklı kitaplarının yanı sıra PKK üyeleri ve istihbaratçıların fotoğraflarının ele geçirildiği söylendi. Savcılara faaliyetlerinin habercilik kapsamında olduğunu ifade eden Bozkurt, KCK ile herhangi bir bağının olmadığını belirtti.

Muhabir Nilgün Yıldız, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor. Pasaport kayıtları ve gizli tanık ifadeleriyle Yıldız’ın Irak’taki KCK basın komitesi toplantısına katıldığı öne sürüldü. Yıldız’ın yaptığı haberler de delil olarak gösterildi. İddianamede, bir Kürt gencinin Öcalan’ın mahkumiyetini protesto etmek için kendisini ateşe vermesini aktaran bir haber propaganda; gerilla cenazesinden bahseden başka bir haber ise örgüt üyelerine toplanma çağrısı olarak değerlendirildi. El konan bir flaş bellekten çıkan gerilla cenazesine ait fotoğraflar da delil olarak gösterildi. Yıldız suçlamaları reddetti.

KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutulan DİHA muhabiri Topaloğlu’nun Roj TV’ye bilgi aktardığı telefon görüşmeleri iddianamede delil olarak gösterildi. Basın toplantılarına ve diğer etkinliklere dair telefonla haber alması ve Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Gaziantep şubesinden, partiye düzenlenen bir polis baskınına dair bilgi almaya çalışması da kusurlu bulundu. Yaptığı haberlerin devleti küçük düşürmeyi, KCK amaçlarına hizmet etmeyi ve “masum Kürt halkını devletine karşı” kışkırtmayı amaçladığı iddia edildi.

DİHA muhabiri İsmail Yıldız, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Gösterilere dair haberleri, DİHA bürolarındaki telefon görüşmeleri ve Roj TV’ye bilgi aktarması delil olarak gösterildi. İddianamede, Yıldız’ın çöp konteynırında gerçekleşen bir patlamadan sonra olay mahaline ilk gidenlerden olmasından yola çıkan yetkililer, kendisinin bomba hakkında önceden bilgi sahibi olduğunu ileri sürdüler. Kürt meselesine dair yasaklı kitap ve dergiler, dijital ekipman ve PKK sempatizanlarıyla yaptığı röportajları içeren CD’ler Yıldız’dan ele geçirilenler arasında bulunuyor.

DİHA muhabiri Çelik, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Üniversitede çıkan bir çatışma ve diğer olaylarda taraflı habercilik yapmakla suçlandı. Örneğin Van depremine ilişkin haberleri savcı tarafından “kara propoganda” olarak nitelendirildi. Basın toplantıları ve diğer haber etkinliklerine dair haber aldığı telefon görüşmeleri ve Roj TV’ye bilgi aktardığı bir görüşme delil olarak gösterildi. BDP ile ilgili haber yapması suç kanıtı olarak değerlendirildi. Suçlamaları reddeden Çelik, savcılara KCK basın komitesi üyesi olmadığını söyledi.

DİHA muhabiri Özdemir, KCK basın komitesi yöneticiliği suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Pasaport kayıtları ve gizli tanık ifadesine göre Yıldız’ın Irak’taki KCK basın komitesi toplantılarına katıldığı, Fırat Haber Ajansı editörü Kayhan ile temasa geçtiği ve örgütü ılımlı gösterecek habercilik faaliyetlerinde bulunduğu öne sürüldü. Yetkililer, Özdemir’in örgütün finansal transferlerini yürüttüğüne dair şifreli elektonik mesajların bulunduğunu söylediler. Özdemir’in haberleri delili olarak gösterildi. Özdemir yetkililere elektronik posta iletilerinin habercilikle ve şahsi meselelerle ilgili olduğunu söyledi. Kitaplar, CD’ler, sabit disk, cep telefonu ve av tüfeğine el konuldu. Savunma avukatı Özan Kılıç’ın CPJ’ye yaptığı açıklamada silahın müvekklilinin büyükbabası tarafından verilmiş bir antika olduğunu söyledi. Özdemir silah yasası ihlali ile suçlanmadı.

Davaların birçoğunda, hüküm giymeleri durumunda gazeteciler 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıyalar.

Çağdaş Ulus, Vatan
Zeynep Kuray, Birgün, Fırat Haber Ajansı
Hüseyin Deniz, Evrensel
Nahide Ermiş, Özgür Halk
ve Demokratik Modernite
Selahattin Aslan, Özgür Halk
ve Demokratik Modernite
Oktay Candemir, Prestij
Tutuklanma: 20 Aralık 2011

Çeşitli yayın organlarında çalışan bu editör ve yazarlar da hükümetin 20 ve 21 Aralık 2011 tarihlerindeki kitlesel baskınıyla gözaltına alınıp Ağustos 2012 itibariyle hala hapiste tutulan en az 27 gazeteci arasında bulunuyor. Yetkililer, yakalamanın Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne karşı yürütülen soruşturma kapsamında olduğunu belirtiyor. İddianameye göre, Türkiye’de Kürt hakları savunucusu başlıca medya ve haber ajanslarının tümü örgütten talimat alıyor.

Milliyetçi çizgisi ve PKK karşıtı tutumuyla bilinen Vatan gazetesinin muhabiri Ulus, İstanbul Maltepe L Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Örgütün amaçları doğrultusunda haber yaptığı ileri sürülen ve KCK basın komitesi üyesi olmakla suçlanan Ulus’un iki gazeteci ile yaptığı telefon görüşmelerinin dinlemeleri delil olarak gösterildi. Bunlardan biri hükümet tarafından örgütün Avrupa basın komitesinin yöneticiliği ile suçlanan Fırat Haber Ajansı editörü İsmet Kayhan.

Kürt milletvekillerinin gösterilerdeki fotoğrafları, diğer gösterilere dair video ve resimler, PKK lideri Abdullah Öcalan hakkında bir yazı Ulus’un aleyhine gösterilen deliller arasında. Ayrıca, savcılar Ulus’u Haziran 2005 tarihinde Irak’taki KCK basın komitesi toplantısına katılmak ve Bahoz Deniz mahlasıyla Fırat Haber Ajansı için iki makale yazmakla suçladı. Savunma avukatları diğer gazetecilerle olan görüşmelerin haber amaçlı olduğunu, pasaport kayıtlarının varsayılan KCK toplantıları esnasında Ulus’an Irak’ta olmadığını gösterdiğini belirtti. Ulus, örgütün basın komitesi hakkında hiçbir şey bilmediğini söyledi.

Sol çizgideki BirGün gazetesinde muhabir ve foto muhabiri olup zaman zaman Fırat Haber Ajansı’na haber yapan Kuray, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor. Kuray’ın çektiği fotoğraflar ile yaptığı haberlerin yanı sıra, Kayhan ile telefon görüşmeleri delil olarak gösterildi. Kuray’ın çalışmalarının PKK propagandası niteliğinde olduğunu söyleyen savcılar, özellikle Kürt isyancılara karşı kimyasal silah kullanıldığı iddiaları ile Kürt politikacılar ve Öcalan’ın avukatlarına karşı yürütülen polis operasyonlarına dair haberleri örnek gösterdiler. Kuray’ın polis tarafından gösterilerde çekilen fotoğrafları da deliller arasında.

Sosyalist Evrensel gazetesi muhabiri Deniz, KCK basın komitesi yöneticiliği suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Pasaport kayıtlarına dayanan yetkililer, Deniz’in 2003, 2005 ve 2009 yıllarında Irak’taki KCK basın komitesi toplantılarına katıldığını ve KCK lideri Murat Karayılan ile temasa geçtiğini ileri sürdü. İddianame, bu belgelerden birini, Özgür Gündem gazetesinin “yayın kurulu raporu” olarak tanımlıyor. İddianameye göre bu belgede Öcalan övülüyor ve örgütün amaçlarının nasıl ilerletileceği anlatılıyor. Daha önce Özgür Gündem‘de çalışmış olan Deniz, KCK toplantılarına katıldığını reddederek gezilerinin haber amaçlı olduğunu belirtti.

İki aylık siyasi Demokratik Modernite dergisinin yayın kurulu üyesi Ermiş, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla İstanbul Bakırköy Kadın ve Çocuk Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda tutuluyor İddianamede, pasaport kayıtlarına göre Ermiş’in 2009 yılında KCK basın komitesi toplantısına katıldığı söyleniyor. Ayrıca, mülkünde Öcalan ve diğer PKK üyelerini ılımlı gösteren notlar ele geçirildiği belirtildi. İddianame bu notları örgütsel eğitim esnasında alınmış olarak değerlendirdi. Ermiş ise suçlamaları reddetti.

Artık yayın hayatında olmayan Özgür Halk ve Demokratik Modernite adlı yorum dergisinin editörü Aslan, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Yayınlanmış haberler, dergilerin dağıtımı ve polisin derginin dağıtımını engellemeye çalışması hakkında dinlemeye alınan telefon görüşmeleri ve el konan iletiler delil olarak gösterildi. Aslan’ın parmak izinin ofiste bulunduğunu söyleyen yetkililer, bunu terör örgütünün medya organı için çalıştığının kanıtı olarak gösterdiler. Pasaport kayıtlarına dayanarak, kendisinin Irak’taki KCK basın komitesi toplantılarına katıldığı öne sürüldü. Aslan, KCK bağlantısına dair iddiaları reddetti.

Van gazetesi Prestij’de muhabirlik yapan ve eski Dicle Haber Ajansı kadrosundan Candemir, KCK basın komitesi üyesi olmak suçlamasıyla Kocaeli F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Candemir’in Fırat Haber Ajansı editörü Kayhan ile olan görüşmeleri delil olarak gösterildi. Kürt meselesi, insan hakları, sınır kaçakçılığı ve PKK üstüne yayınlanmış haber metinleri ve notlara da el konuldu.

Davaların çoğunda, gazeteciler 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

Mehmet Emin Yıldırım, Azadiya Welat
Tutuklanma: 21 Aralık 2011

Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi genel yayın yönetmeni Yıldırım, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne karşı yürütülen soruşturma kapsamında Diyarbakır mahkemesinin emriyle tutuklandı. Türkiye’deki Kürt hakları savunucusu başlıca medya ve haber ajanslarının tümünün örgütten talimat aldığı ileri sürülüyor.

KCK basın komitesinin emirlerini yerine getirmek suçlamasıyla Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutulan Yıldırım hakkında Roj TV’ye bilgi aktardığı görüşmeler delil olarak gösterildi. İddianamede, Yıldırım’ın haberleri örgüte karşı yürütülen polis operasyonlarını eleştirmek, devleti aşağılamak ve Kürtleri devlete karşı kışkırtmakla kusurlu bulundu. Çeşitli notlar ve elektronik posta trafiğinin Yıldırım’ın örgütten gelen emirleri uyguladığını gösterdiği ileri sürüldü. Örneğin, jilet, diş macunu, dış fırçası, dijital radyo ve pil gibi ihtiyaç malzemeleri Yıldırım’ın örgüte yardım sağladığının kanıtı olarak gösterildi.

Yıldırım, savcılığa çıkarıldığında Kürtçe ifade verme talebinde bulundu ancak bu talebi kabul edilmedi. Savunma avukatı Özcan Kılıç’a göre bu siyasi davalarda sık rastlanan bir sanık hakları ihlali. Kılıç, “Uyuşturucu kaçakçılığı gibi davalar için çevirmen sağlıyorlar, ancak bu tür davalarda bunu yapmıyorlar,” dedi.

Azadiya Welat‘ın diğer iki genel yayın yönetmeni Tayip Temel ve Ozan Kılınç da CPJ’nin Ağustos 2012 araştırması sırasında benzer suçlamalardan ötürü tutuklu bulunuyorlardı.

Aziz Tekin, Azadiya Welat
Tutuklanma: 28 Ocak 2012

Kürtçe yayın yapan Azadiya Welat gazetesi Mardin temsilcisi Tekin, yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’ne yardım etmek ve örgüt propagandası yapmak suçlamalarıyla Mardin E Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor. Hüküm giymesi durumunda 20 yıla kadar hapis cezası istemi ile karşı karşıya.

Tekin, ölen bir PKK üyesi için kurulan taziye çadırını ziyaret etmek ve Kürtlere karşı polis baskını ile gözaltıların protesto edildiği bir eyleme katılmakla suçlanıyor. Tekin’in savunma avukatına ulaşılamadı. CPJ’ye açıklamada bulunan, Azadiya Welat İmtiyaz Sahibi Menderes Öner, Tekin’i kimin temsil ettiğini gazetenin bilmediğini söyledi.

Gülsen Aslan, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 21 Şubat 2012

DİHA Batman muhabiri Aslan, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) üyesi olmak suçlamasıyla Batman M Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE)’nın bir raporuna göre hüküm giymesi durumunda 15 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

OSCE raporuna göre, polis tarafından ilk kez 4 Şubat 2012 yılında KCK ile bağlantı süphesiyle 44 kişiye yönelik baskında göz altına alınan Aslan, daha sonra salınıp 12 Şubat’ta tekrar gözaltına alındı. Özgür Gündem gazetesinin bildirdiğine göre, hapis gazeteciler hakkındaki bir basın toplantısında konuşan meslektaşı Güler Can, Aslan’ın eleştirel gazeteciliğine son vermemesi nedeniyle yeniden tutuklandığını belirtti. Bağımsız haber portalı Bianet, Aslan’ın genel olarak hapishane koşulları ve hapisteki insan hakları ihlalleri iddialarına dair çalışmalar yaptığını belirtiyor. Savunma avukatı Kezban Yılmaz, dava hakkında daha fazla bilgi almaya yönelik soruları yanıtlamadı.

Özlem Ağuş, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 6 Mart 2012

Adana’daki bir cezaevinde çocuklara uygulanan cinsel tacizi duyuran DİHA muhabiri Ağuş, Karataş Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutuluyor. Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) üyesi olmak iddialarının yöneltildiği Ağuş, hüküm giymesi durumunda 22 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

CPJ’ye açıklamada bulunan savunma avukatı Vedat Özkan, müvekkilinin, yaptığı haberler ve haber toplama faaliyetleri hakkında sorgulandığını söyledi. Yetkililer özellikle Pozantı M Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda çocuklara yönelik cinsel tacizi aktaran haberlere yoğunlaştılar. DİHA, 1 Mart 2012’de Ağuş’un, yaşça büyük tutuklular tarafından uygulanan cinsel tacizi anlatan 16 yaşındaki bir tutukluyla yaptığı röportajı yayımlamış; hükümet ise taciz iddialarını araştıracağını söylemişti.

Müvekkilinin Kürt meselesine odaklanan bir yayın organında çalışıp hükümete muhalif haber yapması nedeniyle hedef alındığını belirten Özkan, hükümetin suçlamalarının dayanaksız olduğunu belirtti.

Şükrü Sak, Baran
Tutuklanma: 20 Nisan 2012

İslami çizgideki haftalık Baran dergisinin eski genel yayın yönetmeni ve yorumcu Sak, yasadışı İslami Büyük Doğu Akıncılar Cephesi’ne yardım ve yataklık suçlamasıyla üç yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırılarak cezaevine gönderildi.

Yıllardır İslamcı yayınlarda yazarlık ve editörlük yapan Sak, kendisi hakkında 1999 tarihli bir kararın Yargıtay’ca onanması üzerine 2012 yılının Nisan ayında cezaevine gönderildi. Savunma avukatı Güven Yılmaz, CPJ’ye verdiği demeçte Sak’ın tuttuğu elle yazılmış notlar ve o zamanlar editörlüğünü yaptığı Akıncı Yol dergisinin içeriğinin delil olarak gösterildiğini belirtti.

Gülnaz Yıldız, Mücadele Birliği
Tutuklanma: 26 Nisan 2012

Mücadele Birliği adlı komünist derginin haber müdür olan Yıldız, yasadışı Türkiye Devrimci Komünist Partisi-Leninist Kanat için propaganda yapmak suçlamasıyla hüküm giyerek üç yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı. CPJ’ye açıklamada bulunan savunma avukatı Sevinç Sarıkaya, İstanbul Bakırköy L Tipi Cezaevi’nde tutulan Yıldız’ın siyasi mitingler hakkında yaptığı haberlerin aleyhine delil olarak gösterildiğini ifade etti.

Müvekkilinin daha önce altı kez propaganda suçlarından hüküm giydiğini söyleyen Sarıkaya, bunlardan birinde açlık grevlerine dair bir köşe yazısının “suç işlemeye teşvik” teşkil ettiğinin ileri sürüldüğünü belirtti. Avukat şu anki hükümle ilgili olarak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne temyiz başvurusu yapacaklarını söyledi.

Tutuklular: İncelenen Durumlar

CPJ araştırması aşağıdaki gazetecilerin doğrudan gazetecilik faaliyetleri ile ilgili tutulup tutulmadığını saptayamamıştır. CPJ, bu alıkoymaların dayanağını araştırmaya devam etmektedir.

Bayram Parlak, Gündem
Tutuklanma: 6 Temmuz 2007

Gündem gazetesi Mersin temsilcisi Parlak, haber bültenlerine göre yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyesi olmak suçlamasıyla hüküm giyip altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırılarak Karaman Ermenek M Tipi Cezaevi’ne kondu.

CJP araştırmasına göre şu anda Özgür Gündem adı altında yayın hayatına devam eden gazete çeşitli davalarla hedef alınmıştır. Fırat Haber Ajansı, Parlak’ın yaptığı haberlerin aleyhine delil olarak gösterildiğini bildiriyor. Özgür Gündem‘de 2012 yılının Ocak ayında yayınlanan bir yazıda Parlak gazetenin kadrosundan hapiste olanlar arasında gösterilmekle birlikte gazetede şu anda çalışanlar davanın ayrıntılarını bilmediklerini ifade ediyor.

Sebahattin Sümeli, Özgür Halk
ve Demokratik Modernite
Tutuklanma: 25 Kasım 2007

Artık yayın hayatında olmayan Özgür Halk ve Demokratik Modernite adlı yorum dergisinin editörü Sümeli patlayıcı bulundurmak, yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) üyesi olmak, PKK propagandası yapmak, yasadışı gösterilere katılmak ve sahte kimlik bulundurmak suçlarından hüküm giyerek Tekirdağ F Tipi Cezaevi’ne kondu Sümeli, 14 yıl dokuz ay hapis cezasına çarptırıldı.

Savunma avukatı Hacer Çekiç, müvekkilinin PKK gösterilerine haber amaçlı katıldığını belirtti. Avukatın aktardığına göre diğer tüm suçlamaları reddeden Sümeli, Kürt gazeteci kimliği nedeniyle hedef alındığını ifade etti.

Hikmet Çiçek, Aydınlık
Tutuklanma: 28 Mart 2008

Ulusalcı sol çizgideki Aydınlık‘ın Ankara temsilcisi ve İşçi Partisi basın danışmanı Çiçek, darbe zemini oluşturarak hükümeti devirmeyi amaçladığı iddia edilen Ergenekon orgütüne dahil olmak suçlamasıyla İstanbul Silivri F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor Çiçek, hüküm giymesi durumunda 40 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

İşçi Partisi binası baskınında ele geçirilen belgeleri delil olarak gösteren yetkililer, belgelerden birinin parti üyeleri, askeri yetkililer ve Alevilerin siyasi amaçlara toplandıkları gizli alanları olan “karargah evleri”ni tarif ettiğini öne sürdüler.

Yetkililer Yargıtay’ın bir suikastte kullanılabilecek bina planlarının ve açıklanması yasaklanan gizli askeri belgeleri içeren CD’lerin ele geçirildiğini söyledi. Yetkililere verdiği ifadede Çiçek, hükümet karşıtı planda yer almadığını, hükümet karşıtı olduğu ileri sürülen herhangi bir belgeye dair bilgi sahibi olmadığını söyledi. “Karargah evlerini” tarif eden bir belge görmediğini, diğer kayıtların ise haber amaçlı olduğunu ekledi. Çiçek, Aydınlık’ın Ergenekon soruşturmasınına dair haberleri hakkında da sorgulandı. Savunma avukatları davanın ayrıntıları hakkında konuşmayı kabul etmediler.

Ömer Faruk Çalışkan,
Özgür Halk ve Demokratik Modernite
Tutuklanma: 19 Temmuz 2008

Artık yayın hayatında olmayan Özgür Halk ve Demokratik Modernite adlı yorum dergisinin kıdemli editörü Çalışkan, Dicle Haber Ajansı ile Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı’ndan edinilen bilgilere göre, altı yıl üç ay hapis cezasına çarptırılarak Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’ne kondu.

CPJ, Çalışkan hakkındaki hükmün ve kesinleşen suçlamaların detayları hakkında bilgi sahibi olamadı.Bağımsız haber portalı Bianet‘in aktardığına göre, Çalışkan Yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) propagandası yapmak suçlamasıyla da 2012 ortaları itibarıyle yargılanıyordu. CPJ, görüş almak amacıyla ulaşmaya çalıştığı Çalışkan’ın savunma avukatının yerini belirleyemedi. İnceleme için herhangi bir iddianame de bulunmuyor.

Tuncay Özkan, Kanal Biz ve Kanaltürk
Tutuklanma: 23 Eylül 2008

Kanal Biz ve Kanaltürk’ün eski sahibi ve Yeni Parti’nin eski lideri Özkan, darbe zemini oluşturarak hükümeti devirmeyi amaçladığı iddia edilen Ergenekon’un parçası olmak suçlamasıyla İstanbul Silivri F Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Şartlı tahliye imkanı olmadan iki kez müebbet hapis cezası ve 30 yıla kadar hapis öngören diğer bir ceza ile karşı karşıya. Gazetecilik hayatına 1981 yılında başlamış olan Özkan, hem yazılı basın hem de televiz­yonda araştırmacı gazeteci, köşe yazarı ve yönetici olarak çalıştı. Siyaset, güvenlik meseleleri ve kendi hapsedilişi üzerine yazdığı 17 kitabı bulunuyor.

Avukatı aracılığıyla CPJ’ye konuşan Özkan, habercilik ve siyasi faaliyetleri nedeniyle yargılandığını söyledi. CPJ’ye açıklamasında Özkan, “Başbakan ve bakanların yolsuzluğunu açığa çıkaran haberler yaptığım, hükümete muhalif olduğum ve aktivist duruşum nedeniy­le hedef alındım,” dedi. Özkan, bir yıldan fazladır tecritte tutulduğunu belirtti.

Özkan, 2007 yılında iktidardaki Adalet ve Kalkınma Partisi (Ak Parti) karşıtı medya kampanyası başlatıp İstanbul, Ankara, İzmir ve diğer şehirlerde “Cumhuriyet Mitingleri” adlı bir dizi hükümet karşıtı gösterinin düzenlenmesinde rol aldı. Yüzbinlerce kişinin katılımıyla gerçekleşen mitingler AK Parti’yi laik yönetim ve Atatürk’ün mirasına bir tehdit olarak resmetmekteydi.

Bazı konuşmacılar açık ya da üstü kapalı olarak askeri müdahale çağrısında bulundular; bu tutum pankartlara da yansıdı. Mitingleri düzenleyenler arasında o zamanlar Atatürkçü Düşünce Derneği başkanı olup Ergenekon soruşturması kapsamında içeri alınan emekli general Şener Eruygur da bulunuyordu. Yeni Parti’yi kuran Özkan, Haziran 2008 seçimlerinde partinin ilk lideri olarak seçildi.

CPJ’ye açıklamasında hükümetin suçlamalarının asılsız olduğunu söyleyen Özkan, kendisine karşı olan kanıtların tam olarak ne olduğunu sormasına rağmen yetkililerden bir yanıt alamadığını belirtti. Savunma avukatlarının talebi üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, 2012 yılının Şubat ayında hüküm olmadan aşırı uzun gözaltı süreleri ile ilgili şikayetini dinlemeyi kabul etti.

İddianamede Özkan, Ergenekon komplocusu olmakla suçlanan, aralarında siyasetçilerin ve yüksek rütbeli askerlerin de olduğu kişilerle buluşmakla itham ediliyor. Bu buluşmalarla Özkan’ın amacı, iddianameye göre, askeri darbeye zemin hazırlayacak kargaşa ortamını yaratabilmek için medya varlıklarını kullanabilmek. Emek­li general Eruygur’dan ele geçirilen ve Özkan’ı “ulusalcı medya”nın parçası olarak gösteren bir CD ile Özkan’ın dinlemeye alınan, muhalif “Cumhuriyet Mitingleri” ile ilgili olanlar dahil çeşitli telefon görüşmeleri delil olarak gösteriliyor. Özkan, toplantılar ve görüşmelerin habercilik faaliyeti olduğunu söyledi. Yetkililer, içinde Özkan’a ait eşyalar da bulunan bir depodan el bombaları, silahlar ve mühimmat ele geçirildiğini söyledi. Deponun Kanaltürk’ten meslektaşları tarafından kanalın ofisleri taşınırken kiralandığını söyleyen Özkan, depoyla bir ilgisinin olmadığını söyledi.

Reklam verenlerin Kanaltürk ile iş yapmamaları için siyasi baskıya maruz kalması nedeniyle kanalı satmak zorunda kaldığını söyleyen Özkan’ın diğer kanalı ise tutuklanmasından sonra faaliyetlerine son verdi.

Hamit Duman Dilbahar, Azadiya Welat
Tutuklanma: 13 Şubat 2010

Kürtçe yayınlanan Azadiya Welat gazetesi köşe yazarı Dilbahar, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) üyesi olmak suçlamasıyla 16 yıl hapis cezasına çarptırılarak Erzurum H Tipi Cezaevi’ne kondu. Bağımsız haber portalı Bianet‘in hazırladığı gibi hapis gazetecilere dair listelerde yer alması dışında Dilbahar hakkında çok az şey biliniyor.

Kısa süre önce Dilbahar ve diğer tutuklu Azadiya Welat gazetecilerinin hukuki temsillerinde değişiklik oldu. Dilbahar’ı temyizde temsil eden yeni savunma avukatı Cemil Sözen, henüz davaya aşina olmadığı gerekçesiyle yorumda bulunamayacağımı belirtti. Azadiya Welat İmtiyaz Sahibi Menderes Öner, yasal çetrefillilik nedeniyle yorumda bulunmaktan kaçındı.

Miktat Algül, Mezitli FM ve Ulus
Tutuklanma: 17 Mayıs 2010

Mersin merkezli radyo istasyonu Mezitli FM editörü ve yerel Ulus gazetesinde yazar olan Algül, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE) raporuna göre şantaj, gasp, tehdit ve suç örgütü oluşturmak suçlamalarıyla Adana Kürkçüler F Tipi Cezaevi’nde tutuluyordu. Algül, hükme bağlanması durumunda 15 yıldan fazla hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

Hapis gazeteciler tarafından yazılmış olup çeşitli gazeteler tarafından Temmuz 2011’de dağıtılmış olan “Tutuklu Gazete” adlı özel bir ekte Algül, Gülen cemaati ile ilgili haber yapması nedeniyle hedef alındığını söyledi.

Aygül, iddinamede bir otomobil firmasıyla ilgili haber yapmasının ve yerel şirketlerden topladığı reklam ücretlerinin şantaj olarak saptırıldığını söyledi.

Sevcan Atak, Özgür Halk ve
Demokratik Modernite
Tutuklanma: 18 Temmuz 2010

Artık yayın hayatında olmayan Özgür Halk ve Demokratik Modernite adlı yorum dergisinin editörü Atak, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilartı’nın raporuna göre, yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) propagandası yapmak suçlamasıyla yedi yıl altı ay olarak verilen hapis cezasını yatıyordu. Dava 2012 ortaları itibariyle Yargıtay’da bekliyordu. Dicle Haber Ajansı, Atak’ın İzmir Şakran Cezaevi’ne aktarıldığı bilgisini verdi.

CPJ, dava hakkında görüş almak amacıyla ulaşmaya çalıştığı Atak’ın savunma avukatının yerini belirleyemedi. İnceleme için herhangi bir iddianame de bulunmuyor.

Şahabettin Demir, Dicle Haber Ajansı
Tutuklanma: 5 Eylül 2010

Cinayete teşebbüs, silahla saldırı ve başkasının mülküne tecavüz suçlamalarıyla 11 yıl hapis cezasına çarptırılan Dicle Haber Ajansı (DİHA) Van muhabiri Demir, Bitlis E Tipi Cezaevi’nde tutuluyor. Dava 2012 ortaları itibariyle Yargıtay’da bekliyordu.

Savunma avukatı Aydoğan Yolyapan’ın verdiği bilgiye göre Demir, iki akrabasıyla kavgası sonrası erkek kardeşleriyle birlikte hüküm giyerek tutuklandı. Demir’in kuzeni ve kuzeninin eşi kavga esnasında yaralandı.

Yolyapan ve mahkeme kayıtlarına göre, dava birçok yönden ihtilaflı. Demir kavgada yer aldığını inkar etmekle kalmayıp ayrıca olayın geçtiği şehirde de olmadığını ifade etti. Kardeşlerinden biri de olaya karıştığını reddetti; diğeri olay mahalinde olduğunu kabul etmekle birlikte suçlu olduğunu reddetti.

Mahkeme kayıtlarına göre kuzeni ve karısı zaman içinde değişken ve çelişkili ifadeler verdi. Polise ilk ifadesinde kuzeni, Şahabettin Demir’i saldırgan olarak tanımlamadı; ancak daha sonra savcıya verdiği ifadede gazetecinin ismini verdi. Davada ise çift, kardeşlerin kendilerine saldırmadığını söyledi.

Yaralanmanın boyutu da ihtilaflı. Yetkililer kuzenin yaralarının hayati tehlike düzeyinde olduğunu belirten bir sağlık raporu sunarken; savunma, beyanın doğruluğunu tartışmaya açtı. (Eldeki tüm verilere göre kuzeninin karısı hafif yaralandı.)

Tutarsızlıklara rağmen mahkeme kardeşlerin üçünü de suçlu buldu. Mahkeme kararında Demir’in iki kardeşi arasında geçen ve içinde fiziksel kavgada yer aldıklarından bahsettikleri telefon görüşmesi dinlemesi alıntılandı.

Müvekkilinin yaptığı haberlere misilleme olarak hedef alındığını düşündüğünü söyleyen Yolyapan müvekkilinin, Erciş’te bir kıza tecavüz etmekle suçlanan dört polise dair yaptığı haber örnek gösterdi. Haber yayınlandıktan sonra Demir’in polis tarafından intikamla tehdit edildiğini ekledi. Daha önce yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) propagandası yapmaktan hüküm giyen Demir dört yıl hapis cezasına çarptırılmıştı. Bu dava da Yargıtay’da bekliyordu.

Abdülcabbar Karabeğ, Azadiya Welat
Tutuklanma: 13 Eylül 2010

Kürtçe yayınlanan Azadiya Welat gazetesi Mersin temsilcisi Karabeğ, yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK)’ne yardım ve propaganda yapmak suçlamalarıyla yedi yıl hapis cezasına çarptırılarak Mersin E Tipi Cezaevi’nde kondu.

Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı raporuna göre, anayasa maddelerinde değişiklik öngören referenduma muhalefete sevkeden el ilanları dağıtmakla suçlandı.

Kısa süre önce Karabeğ ve diğer tutuklu Azadiya Welat gazetecilerinin hukuki temsillerinde değişiklik oldu. Karabeğ’ı temyizde temsil eden yeni savunma avukatı Cemil Sözen, henüz davaya aşina olmadığı gerekçesiyle yorumda bulunamayaçağını belirtti.

Azadiya Welat İmtiyaz Sahibi Menderes Öner ise yasal çetrefillilik nedeniyle yorumda bulunmaktan kaçındı.

Ferhat Çiftçi, Azadiya Welat
Tutuklanma: 16 Şubat 2011

Kürtçe yayınlanan Azadiya Welat gazetesi Gaziantep temsilcisi Çiftçi, Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) üyesi olmak ve örgüt propagandası yapmak suçlamasıyla 21 yıl sekiz ay hapis cezasına çarptırılarak Gaziantep H Tipi Cezaevi’ne kondu.

Kısa süre önce Çiftçi ve diğer tutuklu Azadiya Welat gazetecilerinin hukuki temsillerinde değişiklik oldu. Çiftçi’yi temyizde temsil eden yeni savunma avukatı Cemil Sözen, henüz davaya aşina olmadığı gerekçesiyle yorumda bulunamayacağını belirtti. Azadiya Welat İmtiyaz Sahibi Menderes Öner ise yasal çetrefillilik nedeniyle yorumda bulunmaktan kaçındı.

Ruken Ergün, Azadiya Welat
Tutuklanma: 23 Mayıs 2011

Kürtçe yayınlanan Azadiya Welat gazetesi imtiyaz sahibi ve yazı işleri müdürü Ergün, Avrupa Güvenlik ve İşbirliği Teşkilatı (OSCE) raporuna göre yasadışı Kürdistan İşçi Partisi (PKK) propagandası yapmak suçlamasıyla altı yıl beş ay hapis cezasına çarptırıldı. OSCE raporu, Ergün’ün 2011 yılınan Nisan ayında hüküm giyip bir sonraki ay hapsedildiğini belirtiyor.

Nerede tutulduğuna dair farklı bilgiler mevcut. OSCE raporu Adana Karataş Kadın Kapalı Cezaevi’nde tutulduğunu söylerken Dicle Haber Ajansı, Gaziantep H Tipi Cezaevi’nde bulunduğunu belirtiyor. Müvekkilinin hapis cezasına çarptırıldığını doğrulayan savunma avukatı Cemil Sözen CPJ’nin dava detaylarına dair sorularını yanıtlamadı.

Fatih Özgür Aydın, Mühendislik, Mimarlık ve
Planlamada Artı İvme
Tutuklanma: 22 Temmuz 2011

Sol çizgideki bir dergi olan Mühendislik, Mimarlık ve Planlamada Artı İvme yazı işleri müdürü Aydın, Tekirdağ F Tipi Cezaevi’nde tutuklu bulunuyor.

Dergi, hükümetin yaptıklarını ve gelişmeye bakışını eleştiren yazılar içeriyor. Aydın yasadışı örgütle işbirliği, propaganda yapmak ve devlete karşı suçlara dair yasayı ihlal suçlamalarından hüküm giymesi durumunda 53 yıla kadar hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

Devrimci Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi (DHKP-C)’ ne destek verdiği iddia edilen Aydın, tutuklanmadan üç gün önce İstanbul’da düzenlenen hükümet karşıtı bir gösteriye katıldı. Dergisine gösteriye katılımından dolayı tutuklanmış olabileceğini düşündüğünü söyledi.

Cengiz Kapmaz, Özgür Gündem
Tutuklanma: 22 Kasım 2011

Özgür Gündem gazetesi köşe yazarı ve hapisteki Kürdistan İşçi Partisi (PKK) lideri Abdullah Öcalan’ı temsil eden hukuk firmasının sözcüsü Kapmaz, PKK gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK)’ne karşı yürütülen soruşturma kapsamında İstanbul’da gözaltına alındı. Kocaeli Kandıra F Tipi Cezaevi’nde tutulan Kapmaz, hüküm giymesi durumunda, Öcalan’ın “sağlığı, güvenliği ve özgürlüğü” için çalıştığı söylenen örgütün “önderlik komitesi” yöneticiliği suçlamasıyla en az 10 yıl hapis cezası istemiyle karşı karşıya.

Kapmaz ve Öcalan’ın avukatlarının birçoğu PKK liderinden örgüte emirler iletmekle suçlandı. Kapmaz’ın avukatlarla toplantı ve telefon görüşmelerine katılıp Öcalan’ın isteklerini iletmek için özel bir elektronik posta hesabı ve protokoller kullandığı belirtildi. Kapmaz’ın KCK emirleri doğrultusunda hareket ettiği söylenen Fırat Haber Ajansı için yazdığı haberler ve PKK lideri hakkındaki “Öcalan’ın İmralı Günleri” isimli kitabı iddianamede suçluluk kanıtı olarak gösterildi. Kapmaz’ın hukuk firmasının sözcüsü olarak alıntılandığı haberler de delil olarak gösterildi.

Özgür Gündem‘e gönderilen bir köşe yazısında Kapmaz, suçluluk iddialarının dayanaksız olduğunu belirtti. Kürt meselesi ve Öcalan davası hakkında haber yapan bir gazeteci olduğu için kendisine bedel ödetmek istendiğini söyledi.

Bazı medya raporları ise Kapmaz’ın Milli İstihbarat Teşkilatı için çalışan gizli bir istihbaratçı olduğunu ileri sürdü. Bu raporlarda Kapmaz’ın bilgisayarında bulunduğu iddia edilen bir belge delil olarak gösterildi. Savuma avukatı Özcan Kılıç bu iddiaları reddetti.

Sultan Şaman, Rengê Hêviya Jinê
Tutuklanma: 4 Şubat 2012

Artık yayın hayatında olmayan Kürtçe kadın dergisi Rengê Hêviya Jinê editörü Şaman, Dicle Haber Ajansı’nın bildirdiğine göre Kürdistan İşçi Partisi (PKK) gibi Kürt örgütlerinin bünyesinde faaliyet gösterdiği yasadışı Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) üyesi olmak suçlamasıyla Batman M Tipi Cezaevi’nde tutuluyor.

CPJ, tutuklanmanın ayrıntıları için ulaşmaya çalıştığı Şaman’ın savunma avukatı veya derginin eski kadrosunun yerini belirleyemedi. İsmini vermek istemeyen bir Kürt muhabir derginin kısa süre once kapandığını ve gazetecilerin hukuki missilleme korkusu nedeniyle saklandığını belirtti. CPJ araştırması derginin eski kadrosundan kişilerin geçmişte benzer suçlamalarla hüküm giydiğini gösteriyor. 

(Fotoğraf: Reuters)

<< İçindekiler listesine git